'Uzun lafın kısası verdin yani Barış'a.' Hakan abi uzun uzun kendimizi açıklamamızın sonunda bu kanıya varmıştı. Utançla kafamı eğip ellerimle oynamaya başlamıştım. Barış ise çenemden hafifçe tutup kafamı yukarı kaldırdı. 'Utanılacak bir şey yok bebeğim. Ve evet siz gelmeseydiniz mis gibi sevişecektik.'
Bacağına vurarak ayağa kalktım, 'siz film seçin bizde Barış'la atıştırmalık getirelim.' Barış kafasını eğerek suçlu bir çocuk gibi peşime takılırken tatlılığı karşısında oturup şuracıkta sevesim gelmişti. Ama şu an ciddi bir ortamdı ve Barış'ı uyarmam gerekiyordu. Evet Semih. Hadi yapabilirsin!
'Güzel bebeğim,dediğim şeyin utanılacak olmadığını düşünüyorum hâlâ ve ne yaparsan yap öyle düşüneceğim. Sonuçta bir ilişkimiz var ve bunu saklamaya gerek olduğunu sanmıyorum. Seni seviyorum ve sende beni seviyorsun. Bundan çekinmiyorum,sana olan sevgimden de utanmıyorum.'
Benden önce konuşmasıyla daha doğrusu bu kadar uzun düzgün konuşmasıyla şoka girmiş gibi hissettim ama hızlı toparladım kendimi. İç çektim ve gözlerimi kapayarak elimi belime koydum. Kızma moduma geçiyordum.
'Barış ben utanılacak bir şey mi diyorum Allah aşkına ya! Sadece arkadaşlarımıza hatta içinde abi dediğim insanlar olan kişilere böyle bir açıklama yapmana gerek var mıydı sence? Böyle şeylerde utandığımı biliyorsun ne diye bu kadar açık konuşuyorsun? Off utançtan kafamı duvara vurmak istiyorum. Çok açık sözlüsün!'
Hızlı hızlı konuştuğum için tükelen nefesime aldırış etmeden devam ettim. 'Ne gerek vardı bunu açıklamana? Sadece sevgiliyiz desen olmuyor mu Barış? Hem çok yanlış düşünecekler şimdi hakkımda.' Barış'ın azarlanan birine tezat gülen yüzü aniden düştü ve kaşlarını çattı.
'Anlamadım? Ne düşüneceklermiş senin hakkında?' Arkamı döndüm, boğazıma oturan yumru ile gözlerimi kırpıştırdım. 'Sanki seni böyle bir şey için kullanıyormuşum gibi yada ne bileyim senin o gece bar çıkışında düşündüğün gibi falan,' dedim titrek çıkmasına engel olamadığım sesimle.
Hayır diye düşündüm, hayır içimdeki burukluğu ona yansıtıyorum. Anında arkadan belime sarılırken kafasını boyun girintime gömdü. 'Çok özür dilerim. Gerçekten. Sinirlenince gözüm dönüyor ağzımdan çıkanı duymuyorum. Yemin ederim pişmanım öyle dediğim için. O kadar kıskanmıştım ki seni ne yapacağımı bile bilmiyordum.'
Kafamı sallayarak çoktan hazırladığım tepsiyi içeri götürmek için aldım. Mutfak kapısından çıkarken Barış adımı seslendi, 'Semih'im küs müyüz?' kafamı eğdim ve gözlerimi yumdum. 'Hayır, dolaptan içecekleri al gel.'
Yüzüme sahte bir gülüş yerleştirip salona gittim. Film seçme kargaşası anında gülüşümü gerçeğe dönüştürürken adımlarımı hızlandırıp kaos dolu ortama girdim. 'YA MERİH ABİ HAYIR TÜRK BELGESELİ İZLEMEYECEĞİZ!'
Bertuğ her zamanki gibi bağırırken seslerin fazlalığı nedeniyle yüzümü ekşittim. 'Abi nolur ölü gelin izleyelim. Tiktokta gördüm çok popüler meraktan ölürüm izlemezsem.'
'Kolpaçino yada Recep İvedik dururken ne o öyle saçma sapan filmler.'
'Korku filmi açmayın diyenin kendine saygısı yoktur.'
'Harry Potter izleyelim lütfen. Hem bakın gidiyorum yakında buralardan keşke açsaydık dersiniz arkamdan.'
Tepsiyi masaya koyup yandaki kumandayı aldım. Defalarca izlememe rağmen bıkmadığım o filmi aramaya koyuldum. Fall. Favori filmim değildi ama şu duygusallığımı üzerimden atmak için harika bir seçimdi. Giriş jeneriği duyulduğunda sessizleşen ortamla sırıttım.