46 7 4
                                    

°Yaşanan anılar iz bırakır, uzun süreden sonra kavuşunca; griye dönmüş olan anılar, renklerini geri alır.°

-

Yediği yumrukla yere düştü, daha doğrusu bağlı olduğu sandalye düştü.
"Hadi Rm? Pes mi ettin?"
Dudağından akan kanla konuşmaya başladı, kahkaha atarken.
"Pes ettiğim zaman, öldüğün zamandır Lee Know. Christopher'dan nasıl kurtuldun acaba? Kim kimi sikti de iş kolaylaştı?"

"Kimse, kimseyi sikmedi de istersen şuan Kim'i sikebilirim?"
Demişti yere eğilip, yüzüne nefretle bakarken.
"Orospundan izin aldın mı Lee?"
Sözün ardından başka bir elden, yumruk yemişti çenesine.
"Seni öyle bir sikerim, bu sefer Sen benim orospum olursun."

"Hanji?"
Donakaldı Patron, ama diğer Patron; yerde ağızından akan kanlar ile sinir bozucu bir kahkaha atıyordu.
"Komadaydın Sen?"
zorlukla sesi titreyerek söylemişti.

"Değildim."
Sinirli olduğu her halinden anlaşıyordu, tutmasalar kulaklarından duman çıkabilirdi.
"Nasıl?"

"Komada falan değildim, sadece sinirden kendimi yedim. Artık, hayatımda neler yapacağımı anladım.
Sadece 8 ay boyunca neler yapacağımı düşündüm.
Bak düşünebildim demiyorum, düşündüm. Çünkü her istediğimi yaparım, benden iyi biliyorsun."
Tüm bedeni kin dolmuştu, şuan Sevgilisinin önünde sarılıp-öpüşüp 8 ayın özlemini gidermek yerine nefretini anlatmaya çalışıyordu. Han Jisung şuan şöyle açıklanabilir; Kin'in beden bulmuş hâli.

"Han-Ah."
Hızlı adımlarla, ilerleyip sarılmıştı sımsıkı. Özlemişti çok özlemişti, 8 ay da boşluk hissetmişti O yokken. Gözyaşları, Sevdiğinin boynuna aktı. Lee Know'da buydu işte; mafya, katil, suikastçi, acımasızdı. Fakat Han Jisung'un yanında farklıydı, Adam kendi ailesini öldürüp gözyaşı dökmeyi bırak, üzülüp pişman bile olmamıştı. Lee Know sadece Han Jisung için gözyaşı dökerdi, kendini Onun için feda ederdi. Her ne türlü ölüm şekilleri olsun, yine de Sevdiği için feda ederdi. Yani Lee Know'un tek zayıf noktası, Han Jisung.

"Çok pis özledim, Han-Ah."
Hıçkırmaya başladı, aşırı özlemişti. Kimse düşünemezdi nasıl özlediğini.
Ellerini, beline sarılıp kafasını boynuna gömüp kokusunu çekerek ağlayan bedenin, sırtına doladı.
Bir eliyle de saçlarını okşamaya başladı.
"Artık buradayım Sevgilim."

¬
¬
¬

"Ne düşünüyorsun bebeğim?"
Yarım saattir izlediğini, fark etmeyen bedene sordu. Anında da yanıt aldı.
"Seo Changbin."
Bir süre baktı Lee Know, alıcaklı olduğunu anladı ve planını anlatmasını bekledi.

"Onu öyle bir noktasından vuracağım ki, dillere destan olacak."

¬
¬
¬

Yana dönünce, hissettiği ağrıyla sızlanıp gözlerini araladı. Her yeri ağrıyordu, kedi gibi boyun girintisinde uyuduğu bedenin yüzüne baktı.
"Her yerim ağrıyor ya!..."
Duyduğu sesle, yatakta uyuyan diğer kişi de yatakta dönmeye başladı.
"Ses yapma, uykum var!..."

"Açım ben!"

"Dün ki yetmedi mi?!"
Uykulu uykulu konuşuyorlardı, bir yandan da sağa sola dönüyorlardı.
"Ne saçmalıyorsun be!"

"Ya sus!..."
Sessizlik olmuştu, ardından bir 15 dakika sonra uykuları kaçınca tamamen gözlerini açtılar. Jeongin sağa dönmüş, güneşli havaya bakarken; Changbin'de arkasından Sevdiğinin çıplak sırtını izliyordu.
Şarap lekesi olan elini, çıplak sırta götürdü. Elini, yumuşak ve pürüzsüz tende gezdirmeye başladı.
"Dün gece çok güzeldi Sarışınım, bir an olsun evlilik dönemlerimizde hissettim."
Sırtına öpücükler bırakmaya başladı, o ten ona iyi gelirdi hep. Arkasını döndü Jeongin, geri çekildi diğeri
bir süre bakışmaya başladılar.
"Bende hissettim, güzel gibiydi. Aklıma ailem geldikçe, her anda daha çok kin besliyorum Sana."

Take A Shoot | JeongbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin