1.DÜŞLERİN SIĞINAĞI

786 61 31
                                    

1.Düşlerin Sığınağı

"İnsan, varlığını kendisi yaratır; bu yaratım, varoluşun temelinde yatan kaygı ve belirsizlikle şekillenir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"İnsan, varlığını kendisi yaratır; bu yaratım, varoluşun temelinde yatan kaygı ve belirsizlikle şekillenir."

Saat gece ikiyi gösterirken artık gece yarısıydı. Gözüm pencereden dışarıdaki güneş gibi parlayan ayı izlemeye dalmışken tüm sesler susmuştu aklımda. Tik, tak, tik, tak… Aynı döngüde devam eden duvar saatinin sesi tek duyduğumdu. Tam sağımdaki beyaz duvarın üzerinde duran duvar saatinin sesi kulaklarımda çınlıyordu. Beni sıyırıp götürüyordu gerçeklikten. Sol elimde kalmış olan kitabı hissettim bir anda. Başımı eğip kitabın kapağını çevirip bir daha okudum ismini. “Varoluşçuluk - Jean-Paul Sartre”. Kitabın konusu varoluşsal özgürlük ve bireyin kendi seçimleriyle varoluşunu nasıl inşa ettiğini tartışmasıydı. Kaçıncı kez okuyup bitirdiğimi hatırlamıyordum. Ancak bildiğim bir şey varsa, o da her gece nöbetine girdiğimde boş olduğum zamanlarda bu pencerenin önünde durarak bu kitabı okuduğumdu.

Kaldığım sayfayı açtım kitapta. Şöyle bir alıntı okudum sayfada. "İnsan, varlığını kendisi yaratır; bu yaratım, varoluşun temelinde yatan kaygı ve belirsizlikle şekillenir.”  İnsanın yaraladılışından beridir onunla birlikte büyüyen ve kendini durmadan hatırlatan iki duygu ve düşünce. Belirsizlik mi daha korkunçtu, kaygı mı? Bu soru daha sonra cevaplanacaklara gitti aklımda. Daha sonra değildi ancak. Cevabı bulana kadar duracaktı aklımda bu soru. Yiyip bitirecekti zihnimi. Bir kaç soru daha çıkarabilirdim burdan ama bunu sonraya erteledim. Her gün için bir cevapsız soru yeterliydi benim için.

“Elfena. Koridorun sonundaki oda! İğne yapılması gerek. Çabuk ol!” diyen bu kalın ses Doktor Matteo’dan başkasına ait olamazdı. Kitabı kapattığım gibi arkamı döndüm ve onu ofisinin kapısında durmuş bana çatık kaşlarının arkasından baktığını gördüm. Hemen başımı sallayarak ilerleyerek koridorun sonundaki odaya ulaştım. Kapının kulpunu eğip açtığımda içeride yatağında kendi kendine konuşan ve yatağının içinde sessizce çırpınan kadını gördüm. Bayan Cassandra uzun zamandır burada tutsakdı. Tüm ailesini bir trafik kazasında kaybettikten sonra aklını yitirdi teşhisi konularak buraya getirilmişti.

Burası basit bir akıl hastanesi değildi. Bir cehennemdi. Düşlerin Sığınağı adı verilmiş ama aslında Düşlerin Mahzeni olan akıl hastanesiydi burası. Benim bu cehennemdeki işimse buradaki tutsak olan insanlara yardım etmek, onlarla ilgilenmek, onlara kitap okumak ve onları sakinleştirmekti. Seçimimin buradan yana olmasının sebebiyse burayı tanıyor ve biliyor oluşumdandı. Buradakilerin ne kadar yardıma muhtaç insanlar olduğunu bildiğimdendi. İçimde hep bir merak hissi vardı akıl hastanesine kapatılmış insanların zihinlerine karşı. Onları görüş ve düşüncelerini merak ediyordum. Hayata bakış açılarını merak ediyordum. Varoluşumun bir şeye yaramasını istiyordum. Birileri için bir umut ışığı olabilmek istiyordum. Bu çok büyük bir istekti belkide. Ama tüm istediğim bu zavallı insanlara yardım edebilmekti. Onları iyileştirirsem buradan çıkabilirlerdi. Bir ihtimal olurdu onlar için. Özgür hayatı tadabilme ihtimali olurdu.

Karanlıkta Yan Yana Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin