Nihayet hayalimdeki ofis ortamına kavuştuğumu düşünüyordum. Sıradan biri olarak yaşadığım sıradan hayatımda dikkat çekmekten hoşlanmadığım için hep sessiz sakin, düzenli bir iş ortamına sahip olmak istemişimdir. Bana görevler verilsin ve ben de yerine getireyim. Beynimi fazla yormayayım. İşte böylece bu ofiste çalışmaya başladım ve bir aydan fazladır çalışıyorum. Her şey istediğim gibiydi fakat sıradan olan hayatımda tesadüflerin beni bulması sıradan değildi.
Tamamen sıradan görünen bir ofis çalışanıydım. Sade takım elbise, düz renk gömlekler ve kravatlar; çirkin, askılı, dikdörtgen bir omuz çantası; kundura ayakkabılar ve son olarak yuvarlak, metal çerçeveli gözlüklerim... üzerimde pahalı görünen tek şey gözlüklerimdi. En iyi şekilde görmem gerekiyordu çünkü. Müdürüm Joshua'yı da...
Bazen içimde başka biri yaşıyor ve beni yönlendiriyor gibi hissediyorum. Demem o ki müdürüm Joshua'yı her gördüğümde... O masum olmayan tarafım zihnimi istila ediyor ve sıradan yaşamıma renk katıyor. Ara sıra bilgisayarımın üzerinden onu izliyor ve notlar alıyorum. Çevresine olan tavrı, hareketleri, neleri sevdiği, gibi şeyler.
Sapık değilim! Ayrıca abartı görünmek beni oldukça huzursuz eden şeylerden. Sadece o... Yani müdürüm... Tam olarak benim zevkime uyuyuyor! Benim diğer yanımın, sıradanlığa meydan okuyan tarafımın tasarladığı tip...
Demek istediğim, yaşça benden oldukça büyük, karizmatik, sevimli, centilmen ve oldukça sıkı bir vücuda sahip. Bu özellikler tam da benim ideal tipime uyan özellikler. Ama diğer bir yandan astlarına kök söktüren bir müdür. Ama bu da benim hoşuma gidiyor. Saydığım özelliklerin üzerine dikilmiş bir mum diyebiliriz.
Herkesin kimseye söylemediği bir sırrı olur. Göstermek istemediği bir yüzü, sakladığı dünya malları, manevi değerleri... benimse kimsenin bilmediği bir hayal dünyam ve beni yönlendiren sevgili bilinçaltım var. İşte bahsettiğim bu hayal dünyamda Joshua'nın beni aşağılaması yer alıyor. Zaman zaman o bebek yüzüne tezat olan sert tavrı hayallerimi süslüyor.
Kısacası, aşağılanmaktan hoşlanıyorum. Belki de bu yüzden sıradan olmayı seviyorumdur.
Alakasız gelebilir, bugün yirmi yedinci yılımı doldurdum. Ofisteki insanlarla çok çabuk arkadaş olmuştum. Klasik sosyal tiplerdenim. Gülücükler saçar ve insanlarla çabuk kaynaşırım. Ama müdürüm o insanlar gibi kolayca kaynaşabileceğim biri değildi. Bütün ofisin -ben de dahil- hoşlandığı o adam, centilmen davranan ve bir o kadar da soğuk olmayı başaran biriydi. İdeal tipim ulaşamayacağım bir noktada gibi görünüyordu.
Sıradan bir beyaz gömleği ve siyah kravatı bile üzerinde mükemmel taşıyan biri varsa bu odada, o da şu an masama doğru ilerleyen Müdür Joshua'ydı.
Onu genellikle uzaktan görürdüm. Daha doğrusu gizlice onu izlerdim. Şimdi yakından görebiliyorum, çok yakından. Öncekinden daha da yakın... Elinde bir değil, iki kahve... Yine aklımı çelen centilmen gülümsemesini yapıyor. Kaskatı kesiliyorum. Göründüğü kadar centilmen mi? Yoksa çömez olduğum için bana ağır işler yaptıracak bir zorba mı? İşte bunlardan emin değilim.
"Kahve sever misin bilmiyorum. Doğum günün kutlu olsun." elindeki bardaklardan birini masama koyup boş kalan elini cebine soktu. Aşırı, aşırı, aşırı karizmatik bir hareket!
Yani ancak Joshua gibi bir adam yaparsa karizmatik olabilecek basit bir hareket.
"Çok severim, t-teşekkür ederim." Eminim ki kulaklarım yandığı için şu an kıpkırmızıydı. Bu kadar yakın ve samimi bir şekilde ilk kez görüyordum. Kesinlikle uzaktan da yakından da çok iyi! Yaşını hiç belli etmiyor, kaslı ve sıkı bir vücudu var. Muhtemelen düzenli spor yapıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alt Komşum | Seoksoo
FanfictionÜst komşum ficinin Seoksoo olarak devamı. Seokmin'in yeni işe başladığı ofisteki müdürü alt komşusu çıkar. Seokmin'in hayalindeki tip olan soğuk bakışlı, 40 yaşıdaki centilmen müdürünün alt katta oturan komşusuyla -aynı kişi olmasına rağmen- uzaktan...