Tesadüf değil

72 13 8
                                    

Yan daireden çocuk sesleri geliyordu. Tam benim yatak odamın bitişiğinde çocuk odası vardı sanırım.

Afedersiniz ama sanki hayvanlar tepişiyordu. Ara ara duvarlara bir şeylerin çarptığını duyuyordum. Düzeltiyorum, yanımda çocuk odası değil, hayvanat bahçesi var. Çocuklar çocuk değil, dinozor yavrusu sanki.

Ve ben kitabımı okuyamıyordum! Devamlı bölünüyordu, duymazdan gelmeye çalıştım, belki kısa süre sonra kesilir diye, ama uzun süredir gürültü durmamıştı. Öfkeyle kitabı sertçe kapatıp odamdan çıktım. Anahtarımı alıp üzerimde kısa pijamalar olmasını umursamadan montumu giyip dışarı çıktım. 

Geldiğim bir haftada, şimdiye kadar bu kadar fazla gürültüye maruz kalmamıştım. Sanırım babaları yan daireye yeni birinin taşındığını, bu nedenle sessiz olmalarını tembihlediği için sessizlerdi. Tahminlerime göre bir hafta sonra da bu tembihleri unutup yeniden gürültüye başlamışlardı.

Açıkçası benim de çocukluğum böyle geçmişti. Her zaman zıplar, koşar, yüksek sesle şarkı söyleyip gürültü yapardım ve komşuları çileden çıkarırdım. Şimdi de aynısı benim başıma geliyordu.

Keşke bu komşularla yan yana değil de müdürüm Joshua'yla yan yana oturuyor olsaydım.

Bu düşüncelerden kuvvet alan ayaklarım da beni alt kata yönlendirdi. Bugün aşağıya canım yürüyerek inmek istiyordu. Belki de sadece müdürümle karşılaşmak istiyordum.

Onun evinin önüne inmeme bir, iki basamak kalmıştı ki kapısı açıldı. Üzerinde lacivert bir bornoz, saçları hafif ıslak... Belli ki duştan yeni çıkmış ve bu haldeyken elinde siyah bir poşet vardı. Kaşları çatılmış, öfkeli görünüyordu. Sonra beni fark ettiğinde göz göze geldik.

"Merhaba." dedim.

Kaşlarını çatmayı bırakıp başını salladı. "Merhaba Seokmin."

Bir konuşma başlatmak için iş dışında hiçbir konuya sahip değildim. Gözlerimi elindeki poşete döndürdüm. "Çöp mü atacaktınız? İsterseniz sizin için atabilirim."

Joshua kendi üzerine baktı. "Ah, evet. Zahmet olmazsa..."

"Önemli değil, hava almaya çıkıyordum zaten."

"Peki." Elindeki poşeti hafif bir tedirginlikle uzattığında aldım.

"Birkaç parça kıyafet zaten."

"Tamam. İyi geceler."

Tam aşağı inmeye devam ediyordum ki arkamdan seslendi. Duraksayıp başımı çevirdim. Gözleri bacaklarımdaydı. "Dışarısı soğuktur." dedi. O an başka şeyler düşünüyordum, böyle bir şey söylemesini beklememiştim. Kendimce kendi içimdeki rezilliklerimden dolayı düş kırıklığıyla "Ah... evet. Sorun değil. Alışkınım." diyerek geçiştirdim.

Altımda kısa bir şort vardı. Bu nedenle üşüyeceğimi düşünmüş. Yaaa şapşall

Sonra soğuk bir ifadeyle "Hasta olma, bize lazımsın." dedi.

Biraz fazla hayal kurmuştum belli ki. Ne olacaktı ki? Gerçekten de önemsediğini sanmıştım. Aptal ben... Meğerse "Hasta olma yoksa eleman eksikliğinden işlerimiz aksayabilir. Bize lazımsın." demek istemiş.

"Dikkat ederim."

Adamın bana karşı hiçbir ilgisi yokken, daha doğru dürüst bir şey konuşamamışken ondan nasıl bir şey bekleyebilirdim ki? Sadece basit bir iş ilişkimiz dışında hiçbir bağımız yoktu. Ah, ve komşuluk...

Aşağı indiğimde meraklanıp poşetin içine baktım. Nasılsa kullanmayacağı birkaç kıyafetti işte. Özel olsaydı bana vermezdi zaten. Belki pahalı birkaç parça olabilirdi ama.

Alt Komşum | SeoksooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin