diciannove

216 14 17
                                    

Mutlulukla baktım hazırlanmakta olan Ebrar'a.. henüz yeni tanışmış sayılsak bile onu gelinlik içinde görmek duygulandırmıştı. O kadar güzel olmuştu ki,  ağlamamak için zor duruyordum.

Kapıda bağırmakta olan Berkan ve onu susturmaya çalışan Barış. Sakince kapıya çıktım, Barış Berkan'a bağırmayı bırakmış öylece bakakalmıştı. Berkan ise içeri gitmeye yeltenince çekildim kapıdan. Uğursuzluk getirir klişesi çok saçmaydı.  Üstlerine kapıyı kapattım. Doğruca Barış'a sarıldım.

Henüz ailelerin bebekten haberi yoktu. Bu kadar aceleci evlilikte elbette şüpheleri vardı. Ne zaman öğrenecekleri meçhuldü elbette. 

♡♤

Çalmaya başlayan klasik düğün girişi müziği ile Berkan ve Ebrar geliyordu. Sayısız fotoğraf çekilirken, ben Barış'ın koluna girmiş olanları izliyordum. Düğün aceleye geldiği için Ebrar'ın çoğu arkadaşı düğünde yoktu. Bu sebepten nikah şahidi ben olacaktım. E tabii, bu ilişkinin temelini atanlar da Barış ve ben olduğumuz için diğer nikah şahidi de Barış olacaktı.

Hepimiz masaya geçmiş konuşan nikah memurunu dinliyorduk.

İkisi de evet dediğinde biz de evet dedik. Bebek olmasa Barış kesinlikle hayır diyip espri yapardı ama durum ciddiydi.

İmzalar atıldı, Berkan ve Ebrar aile cüzdanıyla poz bile verdi. Resmi olarak evlilerdi.

Her şey çok hızlı olmuştu.

Onlara bakınca iki ebeveyn potansiyelini görebiliyordum. Peki ya biz? Barış elbette harika bir baba olurdu. Ama ben, ben anne olamazdım.
Kendime bile bakmayı beceremezken küçücük bir bebeğe bakamazdım. Daha dün geçen haftalarda Barış'la isim konuşurken fark etmiştim, hayali harika bir şeydi. Ama gerçekleşemeyecek kadar uzaktı.

Ben ne bir anne olabilirdim. Ne de bir bebeğe bakabilirdim..

◇♡

Kafamı pistte oynayan Barış ve arkadaşlarına çevirdim. Ebrar yanımda oturuyordu. Fazla ayakta kalmamalıydı, aileler iyice fark etmiş gibiydi artık. Ebrar'ın annesi onu kenara çekip konuşmuştu hatta.

Düğün normal devam ederken, Ebrar ve ben piste çıkma kararı aldık çünkü düğün Ebrar'ın düğünüydü.

Barış ve Berkan kendilerini kaptırmış dans ediyorlardı. Düğünün son anlarına geliyorduk zaten, çoğu kişi dağılmıştı. Genel olarak arkadaş ortamı kalmıştı. After party gibiydi biraz.

Herkes durmadan içiyordu. Barış bunlara dahildi. Barış'ın arkadaş ortamında içmemesi mümkün müydü? Değildi. Ebrar yorulmuş olacak ki, koluma tutundu. Beraber yeniden oturmaya gittik. Zaten diğerlerinin de yanımıza gelmesi uzun sürmedi. Berkan sarhoştu ama idare ederdi, Kerem Zaten içmemişti. Diğerleri ise kendi halindeydi.

Barış ise en fazla içendi. Barış baya baya sarhoştu. Daha düzgün bile yürüyemiyor, bana tutunuyordu.

"Yenge yardım edeyim istersen sen bu ayıyla başa çıkabilir misin?" Diye sordu Kerem.

"Ayı sensin lan." Diyerek kelimeleri ağzında yuvarladı Barış.

Ayıplar bir bakış atıp konuşmaya başladım.

"Hallederim ben teşekkürler Kerem." Dedim.

"Barış yürü Berkan ve Ebrar'ı tebrik edip eve gideceğiz." Dedim.

"Oo eve mi atacaksın beni?" Dedi.

Hızlı adımlarla Barış'ı çekiştirerek, Ebrar'ların yanına gittik.

"Ebrar'cım tebrik ediyorum, daha sonra da kutlarız, durum malum şunu ayıltmam lazım." Dedim.

Saf saf etrafa bakan Barış'a baktım. Çocuğum gibi hissediyordum.

"Yürü Barış gidiyoruz. " Dedim seslice.

"Ya hayır gitmeyeceğim ben." Dedi kollarını birleştirerek.

"Barış zorlama beni, sabrım kalmadı valla." Dedim. Sinirlenmeye başlıyordum.

"Banane kalacağım ben burada." Dedi. İnatçı bir çocuk gibiydi şuan. Düğün salonunun ortasında bana bakıyordu. Kafasını başka yöne çevirmiş, bir yandan da bakıyor muyum diye bakıyordu.

"Ne yaparsam gelirsin?" Diye sordum sessizce.

"Öpücük alayım." Diyerek yanağını gösterdi.

Yanağına küçük bir öpücük kondurdum.

"Bide burdan," Diyerek dudağını gösterdi.

Dudağını da kısaca öptükten sonra elimi uzattım ona doğru.

Elimi tutup arkamdan gelmeye başladı.  Arada takılıyor, düşecek gibi oluyordu. Tekrar bana tutunup ayakta kalıyordu.

En sonunda arabaya geldiğimizde Barış'ın kemerini bağlayıp şoför koltuğuna oturdum. Arabayı eve doğru sürmeye başladım.

"Yıldız sen beni sevmiyorsun!" Diye başlayan Barış'la konuşmaya başladım.

"Seviyorum, nedenmiş bakalım?" Dedim bende tıpkı bir çocukla konuşurmuş gibi.

"Bana niye bağırdın o zaman?" Dedi masumca

"Barış'cım düğün salonunun ortasında bana küstüğün için olabilir mi acaba?" Dedim sakince.

"Olsun, beni sevmiyorsun." Dedi tekrardan

"Nasıl ikna olursun bakalım?" Dedim bende.

" evde söylerim." Dedi tek gözünü kırpmaya çalışarak.

"Söylersin." Dedim bende.

Barış kafasını koltuğa yaslamış yarı uyuklar bir şekilde eve gidiyorduk.  Sarhoşken bile aklı hala neredeydi?

Yollar boş olduğu için eve hızla gelmiştik. Kapıya zor da olsa geldiğimizde, kapıyı açmış içeri çoktan girmiştik.

"Barış, sen burada otur ben sana kahve yapayım, " Diyerek ayaklandığımda, Barış beni belimden tutarak geri çekti.

Hiç gitmemem için sarıldı bana.

"Gitme Yıldız." Dedi sadece.

"Gitmem, buradayım Barış." Dedim sakin bir tonla.

Ben Barış'tan hiç gitmezdim, gidemezdim. Beni sevebilen tek kişiydi o.

"Barış sana kahve yapmamız lazım bebeğim," Dedim yine sakin bir tonla.

"Yapalım." Dedi.

Ayağa kalktığımda benimle beraber geliyordu.

"Benden hiç gitme Yıldız, tamam mı?" Dedi Barış yere bakarak.

"Tamam, gitmem. Gidemem." Dedim bende

Bundan sonra tek bildiğim Barış Alper Yılmaz'ı çok sevdiğimdi. Barış benim evim olmuştu, yuvam olmuştu. Her şeyim olmuştu Barış. O gitse, ben ne yapardım? Düşünmek bile istemedim o an.

Sahi ya, bana gitme diyen adam beni bırakıp gitmezdi değil mi?

Mobilyacı// Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin