sen yoktun.

374 37 279
                                    

Selamlar!

Bu bölümde hepinizin gönlünden bir şeyi yazdığıma inanıyorum.

« Seküler Cüneyd, her şeyi hatırlar ve Zeynep'ine döner...»

Umarım beğenirsiniz.. İleriki günlerde biraz daha ilerletip, bir bölüm daha eklerim belki de..

*

Genç adam bir yandan kütüphaneyi toparlıyor, bir yandan da etraftaki kitapları inceliyordu.

Lokman Abisi ile tanışması, ona gerçekten fayda sağlamıştı. Sokaklarda kalmış, derbeder hâlinden Lokman Abi'nin yardımıyla kurtulmuştu Levent Alkanlı...

Neden o denli derbeder olduğunu hâlâ bilmiyordu. Kimdi Levent Alkanlı? Bir ailesi var mıydı? Neden sokaklardaydı?

Hiçbir sorunun cevabı yoktu.

Lâkin içten içe biliyordu. Onu seven birinin olduğunu, bir ailesi olduğunu.

Bu soruların cevapları için de kitaplara sığınmıştı.

Lokman Abi, İstanbul Üniversitesi'nin kütüphanesinin yıllanmış kitaplarını onarır, hasarlarını en aza indirir, tekrar ciltlerdi. Levent Alkanlı da onunla tanıştığında beri, üniversitenin kütüphanesinde kalmaya, orayı toparlamaya başlamıştı.

Memnundu hâlinden. Lâkin bir boşluk vardı ruhunda, kalbinde. Anlamlandıramıyordu, lâkin fakındaydı. Bir şey eksikti, biri eksikti...

İstemsizce yine düşüncelere daldığında başını iki yana salladı. İşlerini bir an önce bitirmesi gerekiyordu.

Lokman Abi iyi biriydi, fakat biraz aksiydi. İşler zamanında bitmediğinde hoş karşılamazdı.

Kitapları tek tek alfabetik sıraya göre dizmeye devam etti. Dakikalar boyu yaptı bu işi. Yorulsa da umrunda değildi. Zira, kitaplar huzurdu.

Bir kitabı daha aldı eline. İsmini okudu eski kitabın.

Ömer Hayyam - Rubailer

Kalbinde keskin bir acı hissetti. Parmaklarının arasındaki kitabı sıkıca tuttu. Anlamlandıramadığı bir şekilde doldu gözleri.

Bu kitapta bir şeyler vardı.. Merakını cezbeden, kalbini hızlandıran bir şeyler vardı.

Kalbi hızla atarken, kitabın içinden rastgele bir sayfa açtı.

"Yeryüzünü gül bahçesine çevirmekten,
Daha güzeldir bir insanı sevindirmen.
Bin kulu azat edenden daha büyüktür,
Bir hür insanı iyilikle kul edebilen."

Rubaiyi okuduğu an, başına bir ağrı daha saplandı. Acıyla sıktı dişlerini.

Neler oluyordu kendisine..?

Daha çok acıdı canı. Bilmiyordu ne olduğunu, neden olduğunu. Lâkin çok yanıyordu canı, çok acıyordu ruhu. Vicdan azabı misali bir ağrıydı.

Başına saplanan ağrı katlandığında kısık bir sesle inledi. Elindeki kitabı hâlâ sıkıca tutarken, dizlerinin üzerinde yere düştü.

CünZey One ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin