Tanıtım

299 34 1
                                    

 Oy ve yorum +

  "21 ve 22 numara gelsin!"

   Mülakat numarımı elimde buruşturup ayağa kalktım. Yirmi iki numara bendim. İçeri girdiğimde nizami selamımı vermiş, otur demelerini beklemiştim.

   Yanımdaki sarımtırak oğlanda benim yaptığımdan yaptığında komite görevlisi oturmamız gerektiğini söyledi.

  Odada beş komite görevlisi vardı. Yanımdaki sandalyede oturan oğlanla beraber yalnızca yedi kişiydik.

   Ortada oturan görevli ikimizin üzerinde de gözlerini gezdirdi. Kaçamak bakışları ile saçlarımıza baktığına şahit olsamda ne yaptığını anlamadığım için sessizliğimi korudum.

   Özel bilgilere girmeden sorular sorulduğunda kendimden emin bir şekilde yanıtladım. Benim kimsem yoktu, ondan mütevellit bir dayanağımda yoktu. Bundandı bütün özgüvenim. Olursa olur, olmazsa olmaz. Bu kadar basitti.

   Mülakatın sonunda yine ortada oturan görevli boğazını temizledi.

    "Kerem Sayer, yaptığımız sözlü mülakat gözleminde aldığın puan 90. Başarılar diliyoruz. Sen çıkabilirsin."

   Yanımdaki oğlan selam duruşa geçip odadan çıktığında neden puanları ayrı ayrı söylediklerini anlamadım. Normalde böyle olması gerekmiyordu.

    "Egecim babanız nasıllar?"

  Komite görevlisinin samimi şekline şaşırarak baktım. Babam...

     "İyidirler efendim."

   İyidir herhelde. Şuan hali vakti nasıl hiçbir fikrim yok aslında. Kendisi ile bir çift laf etmişliğim yok. Yetimim ben.

    "İyi iyi. Selamımızı söylersin umarım."

    "İnşallah." Ne dedikleri hakkında gram fikrim yoktu.

     "Okul puanına baktık, gerçekten çok iyisin. Mülakattan da 100 aldın. Özel ekiplerden birine hemen atarlar seni. Merak etme hiç."

    Başımı salladığımda çıkabileceğimi söylemişlerdi. Selam duruşa geçip sonrasında odadan çıktım.

   Çıktığım anda bir fısırdaşma oluşmuştu.

   "İşte savcının oğlu buymuş. Kesin tam not aldı."

   "Burda bile işe hile karıştırmak...adalet yokki."

   "Şu surata iyi bak. Kesin özel ekiplerden birinde görürsün."

   Hayır yanlış anlamıyordum. İnsanlar bana bakarak konuşuyordu. İçerde olan konuşma aklıma gelince ne olduğunu anladım.

   Sanırım beni savcının oğlu ile karıştırmışlardı. Sadece burdaki insanlar değil, içerdeki komite görevlileride...

   Diğerlerine fazla bakmadan yanlarından geçip gittim. Mülakat merkezinden çıktığım gibi eve gitmiştim.

  Sadece mülakat puanı insanı bir yerlere getirmiyordu elbet. Okul puanımın yüksek oluşuna bir kez daha şükrederken telefonum çaldı.

   Arayan kişi, akademiden bir üst dönemimdi. Sağolsun girdiğim ilk sene koruyup kollamıştı.

  Kaldığım bu evide onun sayesinde bulmuştum zaten. Taksim'in merkezine yakındı.

   O mülakatı sorarken olan biteni anlattım. Benim için çok sevinirken ne yapacağımı sormuştu.

   Bekleyecektim. Başka yapacağım bir şeyde yoktu zaten. Bir hafta içinde atanacağımız yerler belli olacaktı. Herkese sms yollanacaktı.

  Telefonu kapattığımda kendimi yatağa attım. Akademideyken birçok şeye erişim olanağım vardı. Her ne kadar yasak olsada yakalanmadığın sürece sorun olmuyordu.

   Doğduğum yılın kayıtlarına göre uzun bir süre ayıklama yapmıştım. Tabi bunu yapmak haftalar sürmüştü. Sonra yetimhane kayıtlarıma ulaştığımda doğduğum hastaneyi bulamilmiştim.

   Sistemden, hastane kayıtlarına ulaşırken, doğduğum gün beş bebek Dünya'ya geldiğini öğrenmiştim.

   Üç'ü kızdı...sonra diğer iki ailenin kayıtlarına baktım. Bir tarafta şoför ve ev hanımı olan bir çift vardı. Diğer tarafta ise...polis ve hemşire olan bir çift.

   İlk çiftin bebeklerinin ölü doğum belgesi vardı. Diğer aile erkek çocuğu sapa sağlam dünyaya gelmişti.

  Yani benim her türlü bir ailem vardı ama bir şekilde yetimhaneye düşmüştüm.

   Yine ve yine merakıma yenik düşerek ailelerin fotoğraflarını buldum. Tahmin etmek pek zor değil ama bir şey kesindi.

  Benim hemşire olan kadına tıpatıp benzemem. Bu benzerlik tesadüf olabilir miydi? Hiç sanmıyorum.

   Kadının geçirdiği kaza sonucunda hastane kayıtlarına ulaşıp onu incelemiştim.

  Yaptığım belki sapkınlıktı, belkide sapıklık bilemiyorum. Ben sadece annemi bulmak istemiştim. Emin olmak istemiştim.

   Kaza dediğimde trafikte darp edilmesiydi. Darp görüntülerini incelerken belindeki doğum lekesini görmüştüm. O yüzden bunların hepsi tesadüf olamaz diyordum.

   Yanisi...doğumda bebekler hem karıştırılmış, hemde ben ölü doğum olarak gösterilip yetimhaneye gönderilmiştim.

  Ailemin kim olduğunuda yaklaşık üç aydır biliyorum ama karşılarına çıkmayı bir kez olsun düşünmedim. Benimle karıştırılan çocuk..Yusuf. Benimle aynı dönem polis akademisine yazılmış. Aynı anda mezun olmuşuz.

  Bu kadar yakın olmamız beni garip hissettirirken hiç yanyana bulunmadığımızı farketmiştim. Kader bir şekilde bizi ayırıyor olmalıydı.

   Yusuf büyük ihtimal babasını- aslında benim babam...herneyse. Babasının ekibine girerdi.

   Babası İstanbul'un en gözde ekibinde komiser yardımcısıydı. Komiser yardımcısı Ali Karam...

  Bende...artık devlet beni nereye atarsa oraya gidecektim. Bu bir haftanın zor geçeceğinin bilincinde ofladım.

  

  

     Evet baktım böyle bir kurgu yok neden ben yazmıyorum dedim.

İyi yapmış mıyım?

Dün gece YouTube'da Arka sokakların fragmanını izledim. Sonra kafamda bir ampul yandı. Neden olmasın ki? Dedim heheje

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın❤️ 

  

POLİS /ERKEK VERSİYON Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin