Kurtuluş Fikri_1

21 1 2
                                    

Mutlu olmayı istemek benim çok için zordu ve bu düşüncelerde boğularak ölüyordum. Her saat her dakika her salise...

Birgün yaralarımın kabuk bağlamasını ve gün geçtikce iyileşmesini sağlaya bilecek biri olması gerekiyordu , benim kurtarıcım.

Aklıma nereden geldiğini bilemesemde kurtuluşumun olabileceği gibi parlak düşüncelerinin beynime vurması da iyiydi.

Benim yaralarım ve benim kabuklarımın iyileşme ihtimali imkansız iken bunu bana yapanın annem olması beynimi deliye çeviriyordu.

Deli gibi hissetmek öfkeden kendini yitirmek gibi aşamaların son bulmasıyla hissizleşme evresine girmek de sorun değildi. Benim için en iyisi buydu. İstediğim diğer seçenek madde kullanmadan olması.

Sürekli beni düşünen ve endişelenen babamın yalnız ve mutsuz olmasına sebep olmama rağmen benim için en iyisini isteyen adama kafamın neden güzel olduğuyla ilgili açıklama yapmamak ferahlatıcıydı.

Çocuğunu doğurdunda lohusa dönemini atlatmadan terkeden bir anneye sahip olmak ve sebebininin benim doğumum yüzünden çekip gitmesi kaldırılacak gibi değildi. Bunu hele ki sizin varoluşunuzda etkisi olan insan yapıyorsa.
Beni öldüren olay annemin bana katlanamayarak kundakta bırakıp gitmesi...

Zenginlik,başarı,para,bar,arkadaşlar,kızlar,alkol hiçbiri bunları unutturamıyorken benim kurtuluş yolumun olamaması kafama her seferinde daha çok kazınıyordu.

Belki de deli saçmasıydı bunlar nefret ettiğim bir kadın varken başka bir kadının benim kurtuluşum olma fikri hayaldi, birisinin beni bu bataklıktan kurtarma düşüncesi aklımda döndükce "Siktir"deyip sigaramın külünü kristal kül tablasına dökerken dudaklarımdan yoğun gri renkteki zehirli dumanı dökmüştüm , içimden tekrar tekrar "Siktir"diyebilmiştim. Kafamdaki dönmeye duran zırvalığı kovmak için yaptığım şey. Küfür etmekti. Her işimde bataklıktaydım. Beynimin bana söylediği

Bu düşünceler zihnimi sarmalarken sadece siktir diyebilmiştim. Düşünceleri zihnimden atmaya çalışsam da başarılı olamıyordum. Çözüm yolu bulmak zor değildi ancak hayatımın pisliğini temizleyebilecek çözüm yolları yoktu.

Belki kalabalığın içinde olsam unutabilirdim dikkatimi farklı bir yöne verebilirdim.

Bara gide bilirdim ya da sokakta gezebilirdim ,arkadaşlarımı evime davet edebilirdim ancak kendimde ne dışarı çıkacak ne de arkadaşlarımla vakit geçirecek kadar enerji bulamıyordum. Zihnim sigarasımın dumanı kadar yoğun ve zehirleyiciydi.

Zehirimi akıta bilsem rahatlaya bilirdim. Zehirimin bedenimi ele geçirmesine enerjimi sömürmesine izin vermiştim Bir haftadır evden çıkmıyordum ve sadece düşünüyordum. Yaptığım tek şeydi. Düşünmek.

Kafamda binlerce düşünce vardı ve herşey dipteydi iyi başlangıç yapabilmek için artık çok geçti benim için.

Ayağa kalkarak duvarda asılı olan kare aynalı saate baktığımda saatin yelkovanı sessizce dönerken geçen ömrüme acımıştım saatlere,dakikalara ,saliselere...

Hayatım bomboştu yaşamak için bir anlam ifade etmiyordu. Hiçbirşey. Bu zamana kadar beni annemin aksine yalnız bırakmayan ve seven bir babam bile...
Gözümdeki değerli değersiz herşeyi ve herkesi silip atıp arkama bakmadan gitmek geliyordu. Belki de mutluluğu böyle yakalaya bilirdim. Ya da diğer çözüm tek kurşunla işkenceyi bitirmek. Bütün geçmişimi ve geleceğimi bir kurşunla yerlebir etmek...

Ayakta dikilirken aklıma babamın odasındaki çelik kasa gelmişti. Çelik kasanın içindeki tabancayla tek kurşunla hayatını sonlandıra bilirdim. Babamşirkette çalışıyor olacağından odasına kolayca girebilirdim. Bu plan aklıma yatarken odadan çıkıp uzun holde ilerlemeye başlamıştım. Hızlı adımlarla holde ilerlerken arkamdaki sesle duraksamıştım. Ev işlerinde yardımcı kadın onun bu haline şaşırarak "Bir sorun mu var Ahmetcim?"dediğinde hızına ara vermeden "Yok Selma Teyze"dediğinde orta yaşlı tombul kadın arkamdan anlayışla kafasını sallamıştı.

Babamın odasının önüne geldiğimde birsüre tahta ahşap kapıya kararsızlıkla baktıktan sonra "Bitsin artık" mırıldanıp odanın kapısını açıp odaya girdiğimde içimdeki boşluğun nedenini anlayamamıştım. Kapıyı arkadan yavaşca kilitleyerek bedenini odanın ortasına sürüklemişti. Biraz önce ölmek isterken şimdi yerde serili İran halısının üzerinde duraksamıştı. Derin nefes alarak elbise dolabının kenarına yanaştı ve kapağını açarak takım elbiselerin eteğinin ucunda duran çelik kasanın parladığını gördüğünde hüzünle gülümsemişti.

Eğilip dolabın içine yarı girerek şifreyi girdiğimde kasanın kapısı açılmıştı . Çelik kasanın kapısı açılınca içindeki rahatlamayla tekrar derin nefes alıp kuruyan dudağımı ıslatarak kasadan gözümü ayırmamıştım. Silah para demetlerinin üzerinde gözümün önündeydi ve yapmam gereken elime tabancayı alıp tereddütsüz kafama sıkmaktı. Ve beklenilen sonla sonsuzluğun kollarında kendimi bulmam olacaktı. Gözü silahın kenarındaki zarfa gidince üzerinde AHMET UMUT yazdığını görünce biran tepkisizce zarfa bakmıştım benim adıma bir mektubun kasada ne işi olabilirdi ki?

Mektuba elimi uzatırken kapının sertce çalmasının ardından babamın keskin ve endişe dolu sesini kapının arkasından işitmiştim. "Ahmet kapıyı aç oğlum işim var acil!" mektubu kot pantolonumun cebine zorla sıkıştırarak silahı bırakıp kasanın kapısını açtığımdaki gibi yavaşca kapatmıştım. Ayağa kalktığımda dolabın içinden kendime uygun gri tonlarında dar ceketi alarak hızla kapıya yönelip kapının kilidini açarak garip gözlerle izleyen babamla bakışmıştım. Babam odaya girdiğinde kısaca odayı süzmesinin ardından gözlerini ona ve elindeki cekete kaydırdığında yüzündeki gerginlik gitmişti. Orta yaşlı olmasına rağmen dinç görünen babamın kaslı fiziğini spora borçlu olduğunu içimden geçirmiştim. Bu bedene sahip olabilmek için spor salonlarına servet ödediğini unutmayarak. Elini alnına koyarak "Ceket mi arıyordun?" tereddütle "Evet baba"dediğinde orta yaşlı saçlarında birkaç beyaz tel çıkmış babam omzumu şefkatle sıvazlayarak "Ceketin yoksa eğer alışveriş yap,boş yere vermiyoruz herhalde o kredi kartlarını"başını sallayarak odanın kapısından çıktığımda odama geri yönelmiştim. Odama vardığımda derin nefes alarak kapıyı ardımdan kapatıp mektubu dolabımdaki matematik defterinin arasına saklayarak dolabın kapağını da kapatmıştım. Mektubu okumanın sırası değildi şimdi silahı ve ölümü düşünme sırasıda değildi çünkü ölmeyi yine becerememiştim. Hayatta kaldığıma göre yarınki matematik sınavından düşük not almamak için oturup test çözmem gerekiyordu.

UYANIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin