altı

438 66 32
                                    

halbuki - yalın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

halbuki - yalın

semih'ten

uyandığımda saat on biri geçiyordu. cumartesi gününe uyanmanın verdiği rahatlıkla uyuşuk bir şekilde yatağımda dönerken varlığını belli etmeye başlayan ağrı ile kaşlarımı çatıp yatakta oturur hale geldim. ayılmak için kendime tanıdığım birkaç dakikanın sonuna ayağa kalkıp yatağımı toplamış, dolabımdan temiz kıyafetlerimi çıkarıp kendimi duşa atmıştım. sıcak su tenimden akıp giderken dün akşama dair yaşananlar birer birer aklıma doluşmuştu.

barış ve ben, nedenini anlayamadığım bir şekilde sürekli ortak noktada buluşuyorduk. dün gece kendimi tutamadan ona temas etmiş, sarılmıştım. gece boyu bana hissettirdiklerinin geri dönüşü olarak yaptığım bir şey, dönüp dolaşıp yine beni yakmıştı. sarhoş olmama rağmen ellerinin belimdeki temasını, burnunu boynuma yaslayıp kokumu içine çekişini fazlasıyla net bir şekilde hatırlıyordum. hatırlıyordum ve bu hislerle nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. belki bana gösterdiği ilginin sebebi ismail abinin kuzeni olduğu için bir abi edasıyla yaklaşmasıydı düşüncesi beynimi kemirirken, ben dışında kimseye bunu yapmaması ayrı bir taraftan sıkıştırıyordu.

başımı hafifçe iki yana sallayarak düşüncelerimden sıyrıldım ve suyu kapattıktan sonra kenardaki havluyu alıp belime dolayarak banyodan çıktım.

"semih, kahvaltı hazır annecim!" aşağıdan gelen sesle kıyafetlerimi çabucak giyindim ve merdivenlerden inip mutfağa girdim. sandalyemi çekip otururken annem iki elini yanaklarıma koymuş ve sağ yanağıma kocaman bir öpücük bırakmıştı. gülüp onun elini yakaladım ve avucunun içini öptüm.

"günaydın bir tanem."

"baban biraz önce çıktı, oğlumla kahvaltı etmeden gitmem diyordu ama öğlene kadar uyumaya niyetli olduğunu görünce bekleyemedi adamcağız." diye söylendiğinde gülümsedim. tek çocuk oluşumdan olsa gerek, ikisi de bana gereğinden fazla düşkündü. ikisiyle de arkadaş gibiydim, kendimi bildim bileli her şeyimi onlarla paylaşırdım. ikisinin de uçsuz bucaksız desteğinden kaynaklıydı bu.

"gece seni eve getiren oğlan kimdi?" diye sorduğunda içtiğim portakal suyu boğazımda kalmıştı. hafifçe öksürdüğümde annem kaşlarını kaldırmış, merakla ne diyeceğimi bekliyordu.

"kim getirdi ki beni?" diye sordum sakince. eve nasıl, kimle geldiğimi hatırlamıyordum. bir anda yatağımda uyanmış halde bulmuştum kendimi.

"uzun boylu, kıvırcık sarışın bir delikanlı." dediğinde başımı önümdeki masaya gömmeyi her şeyden çok istemiştim. çünkü bu sorgu burada bitmeyecekti. kısa bir an annemin yüzüne baktıktan sonra gözlerimi kaçırdım ve cevapladım.

yakamoz güzeli : barsemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin