three

452 107 64
                                    

OY ve YORUM İSTİYORUM

"önemli olan tek şey senin cevabın, kabul edecek misin?"

elalarını, kızarmış olduğunu tahmin ettiğim mavilerime dikerken sorduğu soru şaşkınlıktan dilimi yutmamı sağlamıştı.

bana teklif ettiği şey öylesine değerliydi ki, oturup tekrar ağlama isteğimi tetiklemişti.

barış alper yılmaz, çok başarılı bir futbolculuk kariyerine sahipti. galatasaray'da yükselen kariyerine, ingiliz devi liverpool'da devam etmiş ama ne yazık ki talihsiz bir sakatlık sonucu ingiltere serüveni yalnızca altı sene kadar sürmüştü. ancak o futbol hayatını sonlandırmak zorunda kalmasına rağmen, liverpool onunla teknik ekipte devam etmek istese de o reddetmişti. nedenini bilmiyordum, twitter'da okumuştum.

anlayacağınız karşımda oturup bana özel koçluk teklif eden bu adam, sadece galatasaray'ın değil, liverpool'un da sevilen efsanesi hâline gelmişti.

"ben ne diyeceğimi bilemiyorum..." diyerek konuştuktan sonra tekrar sessizliğime geri dönüş yapmıştım. çünkü, bana kalırsa bu işbirliği benim açımdan çok yararlıydı evet. fakat, ona ne faydası olacaktı ki? daha önce hiçbir teknik direktörün, hiçbir oyuncusuyla özel olarak çalışmak istediğini duymamış, şahitlik etmemiştim.

tereddütümü anlamış olacak ki, arkasına yaslandığı pozisyonunu bozmuş, beni sinir eden ve aynı zamanda geren bir yavaşlıkla ayağa kalktıktan sonra aynı yavaşlıkla karşımdaki sandalyeye kadar adımlamıştı.

karşımdaki sandalyeye bacaklarını genişçe açarak oturduğunda, gözlerimi yüzüne çevirdim.

"neden sana böyle bir şey teklif ettiğimi mi merak ediyorsun?" diyerek aklımdaki şeyi yüzüme çarptığında gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırmadan edememiştim. birkaç saniye boyunca tepkisiz kalsam da, sonrasında gözlerimi kapatıp açarak onayladım onu. konuşacak mecalim kalmamıştı, ama bu onun için bir problem gibi değildi.

iki elini ensesinde birleştirdi ve arkasına iyice yaslandı, bacaklarını sanki açabilecekmiş gibi daha da açtı. 

mavilerimi elalarına çevirdiğimde omzunu silkti yavaşça.

umursamazca.

hatta belki de kendinden emin bir tavırla?

dilini ağzının içinden çıkarıp alt dudağının üstünde gezdirdi ve hafifçe gülümsedi. ardından araladığı dudaklarından sesi duyuldu. "nasıl bir elmas olduğunun farkında değilsin belli ki semih." diyerek konuştuğunda, etmiş olduğu iltifat bakışlarımı yüzünden çekip yere dikmemi sağlarken, aynı zamanda da yanaklarıma kadar ulaşan bir pembeliğe neden olmuştu.

utanmıştım.

iltifatlara alışık bir insandım halbuki, diğer yaşıtlarımın atamayacağı goller atar, onların arzuladığı şeyleri dünyanın en basit şeyiymiş gibi gösterirdim.

ancak utanmıştım, en büyük idollerimden biri olan mario gomez bana iltifat etmiş gibi hissediyordum.

"çalışacağız, semih. hem de çok çalışacağız. bazen seni ağlatacağım, bazen ise seni dünyanın en mutlu oğlanı yapacağım. ama tek bir amacımız olacak, aynı şey. seni ilk önce beşiktaş'ın sonrasında ise türkiye milli takımının vazgeçilmez forveti hâline getireceğiz, sonrası ise daha basit olup ip söküğü gibi hızlı gelecek. istediğin takıma gideceksin." diyerek usul usul konuştuğunda, kurduğu her bir cümleden sonra daha da heyecanlanıyor, karnımın kasılmasına engel olamıyordum.

delirecektim.

bana teklif edip, kazanacağımı söylediği şey oldukça önemli ve büyüktü. ancak bana hâlâ kendi çıkarından söz etmemişti. idrak ettiğim şey kaşlarımı çatmama neden olduğunda neyi düşündüğümü zihnimi okuyormuşcasına hızla anladığında gözlerini devirişine şahitlik etmiştim.

yavru kartal | semih & barış a. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin