Asu'nun anlatımıyla
Karşımda dün üstüme kahve döken çocuğu görmemle ağazım 5 karış açıldı. Birbirimize bo boş bakıyoduk. Üstümdeki şoku daha atamadan konuşmaya başladı "Senin ne işin var burda" kaşlarımı çatıp cevap verdim "Asıl senin ne işin var burda hem Yusuf arkadaşım o yüzden geldim"
Başını sallayarak yanımdaki sandalyeye oturdu "Yusuf benimde arkadaşım çok yakın değiliz ama arada selamlaşırız öyle o kadar" onun cümlesinden sonra aramızda garip bi sessizlik olmuştu.
Ve bu sessizliği tekrar o bozmuştu "Bu arada dün olanlar için özür dilerim biraz sinirliydim o yüzden sana patladım daha iyimisin" doğrudan onun gözlerine baktım yemyeşil gözleri vardı kumral saçlarıyla çok yakışıklı duruyodu.
Lan ne diyorum amına koyayım ben. Daha fazla beklemeden bende konuştum "Özür dilediğin için saol ayrıca kahve o kadar sıcak değildi zaten sıkıntı yok yani rahat ol"
Sanki rahatlamış gibi derin bi oh çekti. Bu haline karşı gülümsedim. Aşırı çekiciydi ve ben bunu dün fark etmemiştim. Aptal kafam nası fark etmedim anlayamıyorum ki. "Hey ordamısın" elini gözümün önünde sallamasıyla kendime geldim. "Ha dalmışım kusura bakma bişey mi dedin" hafifçe kıkırdadı gülüşü bile yakışıklıydı "Adını sormuştum"
"Asu adım, peki senin ismin ne" kaşlarını kaldırdı beğenmiş bi şekilde kafasını hafifçe oynattı "Yaramaz çocuk ha" kaşlarımı çatıp anlamayarak ona baktım. "Adının anlamı bu yaramaz çocuk" anlamışçasına kafamı salladım.
"Benim adım da Ömer" gülümseyerek gözlerine odaklandım"İsmin güzelmiş anlamı ne" yeşil gözleri yanağıma bakıyodu galiba güldüğüm için beliren gamzelerime bakıyodu. "Yaşam sebebi" dudaklarımı hafif kıvırdım "Daha önce kimsenin yaşam sebebi oldunmu peki" bunu dememle orman rengi gözleri toprak rengi gözlerimi buldu. Başını salladı "Evet oldum. Annemin" bunu söylerken gözlerinin içi gülüyodu annesini sevdiği çok belliydi.
Sohbetimiz yanımıza gelen Yusuf ve Tuğçe sayesinde sonlandı. "Vayy Asu hanım Ömer bey tanışmışsınız bakıyorum da" bunu derken ben oturduğum tabureden kalkmıştım. Ve yan tarafımdaki hediye kutusunu alıp Yusuf'a uzattım. İlk önce anlamamış gibi bana baktı "Hadi ama hiç gerek yoktu be kızım" omzuna yumruk geçirdim "saçmalama ve aç şunu" bazen ne kadar sinir olsamda bazı zamanlar seviyodum onu.
Yusuf kutuyu açarken Tuğçe yanıma geldi kulağıma doğru eğildi. "Dün sana çarpan çocuk deilmi bu" başımı sallayarak onayladım ve bende onun kulağına eğildim. "Geldi özür diledi bende sorun etmedim eve geçince daha detaylı anlatırım" Tuğçe anlayışla başını salladı. O sırada Yusuf kutuyu çoktan açmıştı ona kol saati almıştım. Yusuf bana döndü ve kollarını açtı. Bu bi sarılma teklifiydi. Sorun etmeden yanına yaklaştım ve kollarımı beline sardım oda kollarını omuzlarıma yerleştirdi.
Ayrıldığımızda saati kutudan çıkarttı ve Tuğçe'ye uzattı Tuğçe de hemen saati aldı ve Yusuf'un uzattığı koluna taktı. Bar tabureme tekrar oturdum ve yenilenen alkollü kokteylimden bi yudum aldım. "Pelin ve Asel nerde" Arkamdaki Tuğçe'ye sorduğum soruya karşı hemen cevap aldım "Deniz ve Yılmaz'la birlikteler en son dans ediyolardı bende yanlarına gidicem şimdi" başımı yan çevirip Tuğçe'ye baktım. Fazla içmesinler zaten kaldıramıyolar tüm gece onlarla uğraşıyoruz bide" Tuğçe gülerek bana yaklaştı "Tamam tamam sen otur burda avı a devam et sadece gerisi bende merak etme" kahkaha atarak yanımdan ayrıldı.
Arkasından kafamı 'bu kız iflah olmaz" dercesine salladım ve önüme döndüm. Yanımdaki varlığını unuttuğum Ömer oturduğu yerde kıpırdanarak yaşam belirtisi verince ona döndüm. O da aynı şekilde ama benden daha dikkatli bir şekilde elindeki birasını içerken beni izliyodu.