Tehtid

30 10 29
                                    







11. Bölüm " Ben istersem yaşarsın. "











" Aile yemeği bunlar için çok önemlidir. San bey başa geçtiğinden beri iki ayda bir kere yemek, üç ayda bir kere toplantı yaparlar. Bugün ise yemek zamanı. Neyse ki bebeğiniz var o yüzden o mendeburlarla fazla yüz yüze oturmanıza gerek kalmayacak."




Wooyoung duyduğu sözlerle kahkah atmak istedi ama dikişleri prk müsade etmiyordu. Oğlu oda da uyuyordu. O da hava almak istediği için günler sonra odadan çıkmıştı. Şimdi ise aile yemeği olduğunu öğrenmişti.


Elinde ki doğranmış havuçtan büyük ısırık aldı. Ona dönüp önüne kıymalı maydanozlu börek koyan kadınla gözleri resmen doldu. Yanlarına gelince iki annesinden bahsetmişti. Ve sevdiği böreği söylemişti. Bir saat içinde sohbet ederken yapmıştı. Sıcak sıcak önüne koymuştu. Bu evde en sevdiği kesim hizmetliler olmuştu. Klasik iyi niyetli dedikoducu teyzeler çok severdi.



" Ya çok teşekkür ederim. Yuk teyze sana şuan kocaman sarılmak istiyorum ama kalan beş dikişim izin vermiyor." Sırıtan kadının gelip omzunu sıvazlamasıyla o da tebessüm etti. İşine geri dönen kadınla hemen börekten bir dilim aldı. Benzer tat damağında yayılırken küçük bir çocuk gibi sevinçle kıkırdadı.



" Hayatım burda mıydın? Hadi hazırlan akşam aile yemeği var." San'ın sesini duyunca ısırdığı börek dilimini tabağa geri koydu. Sandalyeden inince Yuk teyzeye tekrar teşekkür edip, kolay gelsin diyerek mutfaktan çıkmıştı.




Merdivenleri çıkarken içinden sövüyordu çünkü kim üç katlı evin en üst katına odasını kurardı? Lanet sapık San tabi ki. Başka kim olacak zaten. Wooyoung sonunda odaya girince derin bir nefes verdi. Ardından girip kapıyı kapatan adamla göz devirdi.




" Beyaz giyinmeni istiyorum. Şık ve sade ol."




" Beyaz mı? Beyaz rengi nasıl sevebiliyorsun? Senin için kanla, kapkara kanla irinle dolmuş iken beyaz rengi sevmen bana oldukça saçma geliyor."




Wooyoung elinden gelse çıplak elleriyle öldürürdü San'ı ama katil olmak istemiyordu. Dün gece de dikişleri olmasına rağmen onunla yatmak istemişti ve neyse ki Woo kendini banyoya kilitlemişti. Dikişleri zaten zar zor toparlanırken birde bu sapıkla uğraşmak yüktü ona.




" Senin dilini keseceğim az kaldı. Ayrıca seninle daha Sunghoon olayını da konuşmadık. Şansını zorlama bu yüzden."



" Ne şansı be? Ne şansından bahsediyorsun sen! Sunghoon'a kaçmadım, o beni sadece havaalanına bırakacaktı. Bende ilk uçakla Norveç'e gidecektim. Senden sonsuza kadar kurtulacaktım. Şansmış ne şansı be hayatımı sikip attın."



Wooyoung üstüne doğru bir kaç adım atan adamla kendini geriye çekti. Elini havaya kaldırıp yanağını okşamak isteyen adamın eline vurdu. Ona dokunması midesini bulandırıyordu. Bu hareketine sinirlenen San'ın yine sahte gamzesini gördü. Çenesini bulan parmaklarla yutkundu.





" Bana bak! Benim sabrımı çok zorluyorsun. Kim olduğunu ne olduğunu unutma. Seni yıkmak benim için çok kolay. İlk fırsatta alırım küçük Choi'yi Senden. Kendini bu kapının dışında bulursun anladın mı! Benim sana değil, senin bana ihtiyacın var! Sen bana muhtaçsın."





Wooyoung oğlunu araya katan San ile bir an gözüne perde indi sanki. Bu kadar alçalabilir mı bir insan diyecekti. Ama karşısında ki adamın insan olmadığını biliyordu. Caninin tekiydi işin ucunu minicik bebeğe kadar getirmişti.




Woo çenesindeki elden kurtulunca San'ı omuzlarından itikleyip sarsılan vücudun boşluğundan yararlanıp yüzüne tokadı geçirdi.




" Oğlumla beni nasil tehdit edersin! O benim yıldızım. Sen onun hiçbir şeyi değilsin! Belki hapishanede sen yokken başkaları tarafından becerildim ne biliyorsun ki senin çocuğun. O yüzden onu benden asla alamazsın!"




Cümlesi biter bitmez yediği tokatla başı yana savrulmuştu. Burnundan nefes alıp verince alt dudağını dişledi. Saçlarından tutup çeken adam tarafından karnına yediği yumruk ile nefes alamadı bir an. Öne doğru saçını tutan eller yüzünden eğilemezken ikinci darbeyi yememek için San'ın elini tutmak istedi ki avuçları arasından kayan el karnını geri bulmuştu.





Saçından resmen yatağa savrulunca yan bir şekilde düşmüştü. Karnı cayır cayır yanarken üstüne bulaşan kan ile hıçkırık kaçtı dudaklarından. Dikişlerini patlatmıştı. Gözlerini karnından çekti. Başını geriye atıp Gözlerini sıkıca yumdu. Bunu neden yapıyordu ki? Ne için, ne için?




" San dikişlerim çok acıyor." Yardım etmesi için konuşmuştu. Yatağa ağırlık çökünce gözlerini açtı. Üstüne çıkan San'a anlam vermedi ta ki karnına dizini bastırana kadar.



" Şimdi beni iyi dinle gökyüzüm. Eğer ki ben istersem yaparsın, ben istersem yemek yersin, ben istersem ölürsün ben istersem yaşarsın. Ben şuan ne yapmanı istiyor isem onu yapmak zorundasın. Beyaz giyilecek diyorsam giyilecek. Anladın mı?"




Woo karnında ki baskı ve saf acı yüzünden nefes bile zar zor alırken ondan cevap bekleyen San'ın yüzüne bırak dercesine baktı. Elleriyle omuzlarından tutup itikledi. Ancak bileklerinden ellerini tutup başının üstünde birleştirince Wooyoung çığlık çığlığa bağırdı. Bu karnının acısını üçe katlamıştı resmen.





" Tamam bırak artık bırak!" Dişlerinin arasından cevapladı. Üstünden kalkan ağırlık ile ellerini karnına koydu. Dikiş atılması gerekiyordu yine. Burnunu çekip cenin pozisyonunu aldı yatakta.





" Şimdi gökyüzüm. Dikişini tazeleyelim sonra ise akşam için hazırlan. Akşamda çok konuşma, yanımdan ayrılma ve kimse ile samimi olma mutfaktakiler gibi."











☆☆☆☆☆




Mini bir bölüm muqqqhh


Rüyalar alemine hoşgeldiniz.

Gökyüzündeki Yıldızım / WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin