yeni geldim çok yorgunum
denemeyi fulledim (bir ders hariç) babam yeterli değil diye kızıyor şuan acayip modum düştü zaten hoşlandığım çocukta gelmedi bugün
-🐰-
uyandığımda hastanedeydim. yanımda annem yoktu, babam yoktu, abim desen hiç yoktu. yanımda sana, dahyun, yoongi ve taehyung aklımda ise ailemin söyledikleri vardı.
yechan... abimi gerçekten çok özlüyordum. ona yazdığım her bir kelime kafamda dolaşıp dururken gözlerimin dolduğunu hissediyordum. derin bir nefes aldım. en son yechan mesajlarımı görmüştü değil mi? oradaki mavi tik beynimin bana bir oyunu muydu yoksa?
bu düşünceyle yerimde doğruldum. mesajlarımı görmüş olmasına ihtimal vermiyordum. büyük ihtimal yanlış görmüştüm ama işte bir umut kontrol etmek istiyordum. gerçi görse ne değişirdi ki? o çoktan gitmişti.
yatağın yanındaki komidinin üstüne baktım. telefonum orada değildi. hızlı bir şekilde ellerimi hırkamın ceplerine soktum. burada da yoktu. neredeydi şu telefon! yoksa ailem şimdiden almış olabilir miydi? sahi ben neden ve ne kadar süredir buradaydım...
"telefonum nerede?"
sana'nın sessizce uzattığı telefonumu elime aldım. suçlu hissediyor olmalılardı. çünkü suçlulardı. kolay kolay affetmeyecektim hiç birini. kötü anımda hepsi yok olmuştu. onları ne kadar seviyor olsam da hemen affedemezdim.
sohbete girdiğim gibi yechan'a attığım mesajlara baktım. görüldü, mavi tik. gerçek miydi? bir elimle telefonu tutarken diğer elimle gözlerimi ovuşturup tekrar baktım. gerçekti. yechan mesajlarımı görmüştü. belki de o yechan değildi?
kalp atışlarım en az taehyung'un yanında olduğu kadar hızlı atıyordu. ancak taehyung'un yanınsa olduğu gibi heyecandan değil, umuttan bu kadar hızlı atıyordu. feromonlarımı kontrol etmeyi çoktan bırakmıştım. sakin olmalıydım. derin derin nefes alıp vermeye başladım.
taehyung'a baktım. göz göze geldiğimizde sertçe yutkundu. tek tek dördünde de gözlerimi gezdirdim. süt dökmüş kedi gibi duruyorlardı. bunun tek sebebi şu anda burada olmam olamazdı.
sana, dahyun ve yoongi. aktif olmamışlardı. binlerce kez aramıştım, açmamışlardı. birlikte olabileceklerini düşünmüştüm. öyleyse taehyung'a neden ulaşamamıştım? taehyung da onlarla birlikte olmalıydı. birlikte ne yapıyorlardı? abimle ilgili olmalıydı.
"acaba bir ihtimal, minnacık bir ihtimal yechan'dan haber almış olabilir misiniz?"
hepsi birbirine bakarken hiç biri cevap verme konusunda istekli görünmüyordu. resmen gözleriyle birbirlerine 'önce sen söyle' 'hayır sen söyle' diyorlardı. bu oldukça sinir bozucuydu. bir açıklama hak ediyordum.
"of ne uzatıyorsunuz amına koyduklarım! ben söylerim orospular. sana sen üstüne alınma. dahyun ve taehyung'a söylüyorum ben tamam mı? sikik piçler her boku yiyin sonra 'sen söyle yoongi, sensiz yapamayız yoongi, yardım et yoongi, yanıma gel yoongi' yeter lan yeter orospular."
havada gergin feromonlar uçuşurken yoongi yine klasik yoongi'ydi. neden bu kadar dolduğunu anlamıyordum. kim bilir arkamdan ne işler çevirmişlerdi... yoongi diğerlerine sitem eden sinirli sesine kesinlikle zıt, sakin bir ses tonuyla bana döndü.
"jeongguk, yechan şu an içeri girse ne yapardın?"
"ne?"
şaşırmıştım. gerçekten tam şu anda yechan içeri girse ne yapardım? sinirlenir miydim, kırılır mıydım, affeder miydim, sarılır mıydım? muhtemelen susardım. çünkü diyebileceğim hiçbir şey olmazdı.