"Parti varmış," dedi Asi, alaycı bir sesle, ayağındaki eski spor ayakkabıları ıslak kuma gömülürken. Denizden gelen hafif rüzgar, tuzlu kokuyu burnuna taşırken, sahil boyunca müzik yükseliyordu. Kumların üstünde, kamp ateşi etrafında toplanmış kalabalık, hem Asi'nin içindeki huzursuzluğu hem de bir tür rahatlamayı aynı anda uyandırıyordu. İkisi arasında tuhaf bir denge vardı.
Yaman her zamanki gibi önde yürüyordu, gözleri partiyi tarıyordu. Kolları gevşek bir şekilde iki yanında sallanıyordu ama Asi, onun gergin olduğunu hissediyordu. Yaman, her zaman bir şeyin peşindeydi—belki bu sefer bir anlam değil, sadece birkaç saatlik kafa dağıtma. Ama yine de, peşinde olduğu şeyin ne olduğuna kendisi bile tam emin değildi.
"Oo Asi Hanım, peşinizden atlı mı koşturuyor?" diye sordu Adem, arkalarından. "Züppelerin partisine gitmek için bu kadar hevesleneceğini düşünmezdim." Elinde iki bira şişesi, birini Asi'ye uzatarak yanlarına geldi. Gözlerinde o bildik muziplik vardı ama sesi, hafif bir ciddiyet taşıyordu. Kardeşine karşı biraz fazla korumacı olabilirdi, ama abiydi, yapacak bir şey yoktu.
"Heves falan yok, Adem, sadece o züppelerden çarpabileceklerimizi düşünüyorum," diye mırıldandı Asi, şişeyi alırken. Aklından geçenleri açık açık söylememesine rağmen herkes tahmin edebiliyordu. Genç kız bu gece kendine bir av seçecek, biraz onunla eğlenecek, sonra çocuk sabaha cüzdanını bulamayacaktı. Kendince bir oyun kurmuştu ve kimseyi dinlemiyordu.
"Asi, bak güzelim-" diye başladı Yaman. "Yaman lütfen artık bunu tartışmayalım ya. Bak, ne güzel partiye gidiyoruz," diyerek Yaman'a yaklaştı, kaşlarını kaldırdı ve devam etti: "Hem o züppelerin paraya ihtiyacı yok ki. Azıcık eğlensem ne olur?" Yaman onaylamasa da Asi'nin şirinliklerine dayanamazdı; hiçbiri dayanamazdı ki. Yıllar önce sokakta titrerken bulduğu çocuğun prensesi hepsinin prensesi olmuştu. Bir dediğini iki etmezlerdi kızın. Bu partiye de onun için gidiyorlardı aslında.
Adem aniden lafa girdi, heyecanlı bir sesle: "Hem kim bilir, belki bu partide de hazineyle ilgili bir şeyler buluruz. Bence buradakiler bir şeyler biliyor olabilir. Biriyle konuşup bilgi toplamak lazım."
Asi ve Yaman aynı anda Adem'e baktılar. Sokakta tanıştığı yaşlı bir amca ona bir hazineden bahsedip bir antikacıdan bahsetmişti, Adem ise o günden beri hazineye takıntılı hale gelmişti ve sürekli her fırsatta konuyu ona getirmeyi başarıyordu.
"Adem, şimdi mi?" dedi Asi, gözlerini devirdi. "Bu gece biraz eğlenelim, ne dersin? Sürekli o safsatadan bahsetmek zorunda değilsin."
Adem kaşlarını çattı, inatçı bir şekilde: "Asi, bu şaka değil, bak gerçekten kızım. O mektup gerçek bir hazineye işaret ediyor ve biz bunu kaçırırsak aptallık ederiz. Hazine bizim kurtuluşumuz olabilir. Hepimizin."
"Asıl aptallık, adada büyüyüp denizden korkmak," dedi Yaman, şakayla karışık konuyu değiştirmeye çalışarak. Ama gülümsemesinde hafif bir endişe vardı. Adem'in bu takıntısı son zamanlarda onları zorlamaya başlamıştı.
Adem omuzlarını silkti. "Onu bunu geçin de gece gece beni yine denize atmaya kalkarsanız, bilesiniz ki kardeşliğimizi yeniden gözden geçireceğim."
Yaman, gözlerini devirmeden edemedi. "Hâlâ mı be oğlum? Kaç yaşına geldin, cidden artık büyüsen?"
Adem'in yüzü ciddileşti ama bu sefer komiklik olsun diye değil. "Bak Yaman, gündüz olsa neyse ama gece gece ya suda balık olsa bacağımı ısırsa? Ya kopsa bacağım? Napacağım ben bacaksız! Kızlar beğenmez hem beni o zaman--"
"Kızlar da sıraya geçmişti zaten Adem diye," diye kesti sözünü Asi, Adem'in nefessizce ardı ardına sıraladığı kelimelerin sonunu getirmesine fırsat vermeden. "Hep aynı tantana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Çemberi
Fanfiction"Dünyamızda iki grup insan var: hayatta kalmak için savaşanlar ve her şeyin kendilerine sunulduğu, sanki hayat bir oyunmuş da zaten kazanmışlar gibi olanlar. Bizler, sokaklarda ar olma mücadelesi verenleriz; elimizdekileri zorla alarak, gerektiğind...