Bölüm 4: Yaralar ve Yağmurdan Arda Kalanlar

366 23 6
                                    


İyi okumalarrrr

*

*

*

Kapı ağır ağır açıldığında, içeriden gelen ayak sesleri sert bir yankı gibi ortalığı sardı, duvarlardan yansıyan adımlar sanki zemini titretiyordu. Adem, içeri girerken karanlık bakışları doğrudan Alaz'a kilitlenmişti. Asi'nin hemen yanı başında, tehlikeli bir mesafede duran Alaz'ın varlığı, Adem'in içine kıskançlığın alevini düşürmüştü; bu genç adamı, Asi'nin sınırlarına bu kadar yakın görmek ona işkence gibi geliyordu. O an, Adem'in yüzünde asılı duran ifade sertleşti, kaşları öfkeyle çatıldı, dudakları adeta taş kesildi.

"Alaz," dedi Adem, sesi soğuk ve bastırılmış bir öfkeyle keskinleşmişti. Sanki ağzından çıkan kelimeler duvarlara çarpıp yankılanacak gibiydi. "Senin burada ne işin var?" Gözleri, Asi'ye yönelerek sitemli ve sorgulayıcı bir bakış attı.

Alaz ise Adem'in bu öfkesini yok sayarcasına, yüzünde neredeyse kayıtsız bir ifadeyle Asi'nin yanından ayrılmadı. Asi, iki adam arasında sıkışıp kalmıştı; kalbi göğsünde hızlı hızlı atıyor, içinde beliren korkuyu bastırmaya çalışıyordu.

"Sakin ol abisi," dedi Alaz, sesi derin ama meydan okurcasına sakindi. "sadece konuşuyorduk."

Bu söz, Adem'in kanını dondurmuş gibi sert bir yankı uyandırdı. Yumruklarını sıkarak ileri bir adım attı, gözlerinde patlamaya hazır bir fırtınanın işaretleri vardı. "Sakin mi olayım?" diye patladı. "Konuşacak neyiniz var oğlum sizin? Neyiniz kaldı? Ne bıraktın geriye, piç herif!"

Alaz, bu ağır sözleri üstünden kaydırmaya çalışır gibi dudaklarına hafif bir gülümseme yerleştirdi, fakat gözlerinde inatçı bir meydan okuma parıldıyordu. Bu haliyle Adem'in sinirlerini adeta bir parça daha geriyordu.

"Senin Asi'nin etrafında olmana göz yumacağımı mı sanıyorsun pezevenk? Ona zarar veren, onu ağlatan sen değil miydin?" Adem bir adım daha atıp öfkeyle Alaz'ın üzerine yürüdü. "Bir daha onun yanına yaklaşamayacaksın, anladın mı? Siktir git buradan!"

Asi, Adem'in giderek daha da kontrolsüzleşen öfkesini fark ederek araya girmeye çalıştı. Elini Adem'in koluna koyup hafifçe çekiştirerek onu sakinleştirmeye çalışıyordu, ama sesi, aralarındaki bu tansiyonu bile bastırmaktan uzaktı. "Abi, lütfen... Bir şey yok, sadece konuşuyorduk," dedi, ama Adem'in gözlerinde yanıp sönen o kızgınlık Asi'nin her kelimesini bir çırpıda yutuyordu.

"Sen karışma!" Adem'in sesi daha da yükseldi, Asi'ye yönelttiği bakışlarındaki öfke Asi'yi sarsıyordu. "Seninle sonra konuşacağız zaten Asi!"

Alaz, Adem'in uyarılarına rağmen yerinde duruyor, gözlerini Asi'nin üzerinden bir an bile ayırmadan meydan okuyan bakışlarını sürdürüyor, dudaklarındaki alaycı tebessümle Adem'in patlamalarını bir oyun gibi izliyordu. Her patlamanın sonunda ortaya çıkan meydan okuyuş, Adem'in sinirlerini iyice tüketiyordu; içindeki öfke, ateş gibi yüzüne vurmuştu.

"Bak buradayım ama Adem, kahvaltımı yaptım bi̇r güzel" dedi, sakin ama keskin bir tonda. "Ha yok gitmem gerekiyorsa, bunu Asi bana söyler, sen değil."

Bu sözlerin ardından Adem'in gözlerinde parlayan öfke, barut gibi alev aldı. Dudakları öfkeyle titriyor, yumrukları beyazlaşmış kemikleri ortaya çıkaracak kadar sıkılıydı. bütün gücüyle Alaz'ı itti. Fakat Alaz neredeyse bir duvar gibi yerinden kıpırdamadı; kök salmışçasına, Adem'in öfkesi önünde sapasağlam duruyordu. Bu karşı koyuş, Adem'in sinirlerini daha da gerebiliyor, o içindeki fırtınayı daha da ateşliyordu.

Ateş ÇemberiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin