Asi kapıyı öyle bir hızla açtı ki, menteşeler neredeyse fırlayacaktı. Nefes nefeseydi, sanki dışarıda saatlerce koşturmuş gibiydi. Yüzü rüzgârın etkisiyle kızarmış, saçları darmadağınıktı. İçeri girer girmez odadaki herkesin dikkati ona çevrildi. Yaman, Adem ve Cesur birbirlerine baktılar. Asi'nin bu heyecanlı halleri onlar için yeni değildi ama bu seferki farklıydı. Gözlerinde bir ışık vardı, sanki bir şey keşfetmiş gibiydi.
"Buldum!" dedi, soluk soluğa, gözlerinde parlak bir ışıkla. "De- Deniz-"
Cesur, kaşlarını kaldırıp bir kolunu sandalyeye yasladı, kendini geriye kaykıltarak. "Asi, ne diyorsun kızım ya? Bir dur, otur, nefes al."
Ama Asi aldırmıyordu, coşkunun esiri olmuştu. Ellerini havaya kaldırarak devam etti, "Deniz kızı hikâyesi var ya, hani çocukken duyduğumuz..."
Adem gülerek başını iki yana salladı. "Ohoo. Uçmuş bu. Deniz kızı ne alaka kızım şimdi?"
"Adem," dedi Yaman, hafif gülerek, "Tamam güzelim bir dur, soluklan da anlat. Deniz kızı hikâyesiyle hazineyi nasıl bağladın?"
"Hani eskiden burada bir deniz kızı yaşarmış. Her gece dalgaların arasından çıkar, sahile gelirmiş. Bir gün karaya vurmuş ve bir adamla karşılaşmış... Aşık olmuşlar, falan filan."
Cesurun kahkahasının üzerine sert bir bakış attı ona, "Dinle!" dedi Asi, hızla nefes alıp vererek. "Deniz kızı ve adam her gün gizli bir yerde buluşurlarmış ama ikisi de biliyormuş ki bu aşk imkansız. Biri denize, diğeri karaya ait. Ayrı dünyaların insanlarıymış."
"Eee, sonra ne olmuş?" diye sordu Yaman, gözleri parlayarak hikâyeyi merakla dinliyordu.
"İşte mesele tam burada başlıyor," dedi Asi, derin bir nefes alarak. "Bir gün adam gitmek zorunda kalmış. O gittikten sonra deniz, buluştukları yerden her gece dalgalarla konuşmaya başlamış. Güneşin battığı yerden..."
"Hay çattık amınakoyayım!" Cesur sinirli bir kahkaha attı, eline bir sigara aldı. "Hepiniz kafayı mı yediniz oğlum! Hazine yetmedi bir de deniz kızı mı çıktı şimdi? Ağzınızdan çıkanları duyuyor musunuz siz?"
"Yedik Cesur n'apıcan?" dedi Asi, gözlerinde parlayan bir inatla.
"Asi bak-"
"Yeter!" dedi Yaman, araya girerek. "Bir durun, düşünelim."
Adem daha yumuşak bir sesle sordu, "Tamam Asi iyi hoş da, deniz kızı hikâyesiyle hazineyi nasıl bağladın abim?"
"Şöyle düşün, deniz kızı karaya çıkamaz, e adam da denize giremez. Kayalık tarzı bir yer arıyoruz bence. İki dünyanın kesiştiği nokta."
"Aslında dediğin mantıklı." diyerek kitaplıkta adanın bir haritasını aramaya koyuldu. "İşte burdasın." diyerek masanın üzerine serdi. "Kayalıklarda dalga sesleri sahildekinden farklıdır. Ne demiştin nerde buluşuyorlardı?"
"Güneşin battığı yer..."
Yaman masanın üzerine eğilip haritaya baktı. "Güneşin battığı yer... Özellikle vurgulanmış. Siyah Kayalar olabilir mi? Adanın en batısında hem, en son orada batar güneş?"
Adem başını salladı. "Hatta rüzgâr ve dalgaların uğultusu öyle bir yankı yapar ki, eskiden insanlar denizin konuştuğunu falan sanırmış."
"Doğru lan," dedi Yaman. "Hatırlıyor musunuz? Hani Küçükken gitmiştik. Rüzgârlı havalarda kayalıklardan esen rüzgarla dalgalar öyle bir uğuldayarak çarpardı ki... Gerçekten deniz bir şeyler fısıldıyormuş gibi gelmişti. Cesur ağlamıştı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Çemberi
Fanfiction"Dünyamızda iki grup insan var: hayatta kalmak için savaşanlar ve her şeyin kendilerine sunulduğu, sanki hayat bir oyunmuş da zaten kazanmışlar gibi olanlar. Bizler, sokaklarda ar olma mücadelesi verenleriz; elimizdekileri zorla alarak, gerektiğind...