4

52 17 48
                                    

Öğlen güneşi başıma vururken sahanın kenarına boylu boyunca uzanmış, parçalı bulutlu gökyüzünü izliyordum. Sabah antrenmanı bir saat önce bitmişti. Saat üç gibi tekrardan antrenman yapacağımız için de tesiste beklemeye karar vermiştim.

Takımdaki herkes öğlen yemeğine gitmişti. Normalde öğün atlamamaya dikkat ederdim ama şuan hiç iştahım yoktu, aç da değildim zaten. Bu yüzden bizimkilerle yemeğe gitmemiştim.

Sabah ağır bir baş ağrısıyla uyanıp, geceyi yâd etmiştim. Yine antrenmana geç kalacağımı fark edince ilaç dahi içemeden kendimi tesise atmıştım. Antrenmanı baş ağrısıyla ve oldukça verimsiz bir şekilde geçirmiştim. Moladayken Salih'in verdiği akşamdan kalma ilacı da pek etki etmemişti bünyeme. Baş ağrımın sebebi başkaydı çünkü.

Dün gece Emirhan'ı o kızla gördükten sonra hislerim yüzüme duvar gibi çarpmıştı. Asla Emirhan'ın sevgisine sahip olmayacağımı bilsem de onu bir başkasıyla görmek her seferinde aynı acıyı yayıyordu aciz bedenime.

Onu sevmem bile yanlışken, onu ne hakla kıskanabilirdim ki? Onun takıldığı dünya güzeli kızlar dahi bir gecelikken, benimle bir ömür olmasını mı istiyordum? Hem de cinsiyetime bakmadan.

Yüreğim yandıkça mavi gökyüzüne bakıyor, içimdeki yangını söndürmesi umuduyla derin nefesler çekiyordum içime. Gerçi çektiğim nefesler içimdeki yangına kapılıp ciğerimi kurutuyorken ne faydası olurdu ki yüreğime.

Yattığım yerde düşüncelerim beni boğmaya başlayınca yavaşça doğruldum. Çantamın yaptığı gölgenin altına bıraktığım su şişemin kapağını açıp bir iki yudum içtim. Sıcaklamasın diye tekrardan gölgenin olduğu yere bırakıp kendimi geri yere serdim.

Bu sefer bulutları izlemek yerine gözlerimi kapattım ve kafamın içindeki sesleri bastırarak annemi düşünmeye başladım. İki aydır yanına gitmiyordum. Çok özlemiştim, bu aralar aramaya vaktim de olmuyordu.

Babam iki yıl önce vefat ettiği için yalnız başına kalıyordu evde. Sürekli komşular ve akrabalar onu ziyarete gitse de yanında bir boşluk hissettiğini biliyordum. Tek çocuk olduğum için küçüklüğümden beri tüm ilgisini bana vermişti ve ben evden ayrılınca boşluğa düşmüştü. Benim de ondan pek farkım yoktu gerçi.

Aniden kapalı gözlerimin üstüne düşen gölgeyle, çatık olduğunu fark etmediğim kaşlarım yumuşadı. Yavaşça gözlerimi açtım ve başımda dikilen Emirhan'ı gördüm.

Sabah antrenmanına katılmadığı için bugün hiç gelmez sanıyordum. Bu yüzden kaşlarımı kaldırıp dudaklarımı hafifçe aralayarak şaşırdığımı belli ettim. O ise yüzündeki gülüşü büyütmüş, dizlerini kırarak yanıma çömelmişti.

"Napıyorsun burada yavrum"

Kolumu gözlerimin üstüne koyarak ve ona cevap vermeyerek yatmaya devam ettim. Her ne kadar hakkım olmasa da ona tripliydim. Sabah kollarında bir kızla uyandıktan sonra gelip bana yavrum demesi içimi kıpır kıpır etmek yerine sadece kötü hissettirmişti.

Kolumu tutup yüzümden aşağıya, karnıma doğru, indirdi ve gözlerimiz yeniden buluştu.

"Hele hele, ne yanlış yaptım da yine trip yiyorum acaba?"

"Yine mi? Ne zaman trip attığımı gördün lan?"

Hâlâ karnımın üstündeki kolumu tutan elini ittirdim ve kollarımdan destek alarak oturdum. O ise yüzündeki aptal sırıtmayla bana bakıyordu.

"Hâşâ Talha, ne tribi?" dedi tek gözünü kırparak. Hafifçe omzundan ittirdim, ayakucunun üstüne çömeldiği için dengeyi sağlayamayıp götünün üstüne düştü. Baş ağrıma rağmen katıla katıla gülmeye başladım, düştüğünde ayakları havalanmış komik bir görüntü ortaya çıkmıştı.

Hızla toparlanıp oturdu ve gülen yüzüme sahte bir sinirle baktı.

"Çok gülme Talham, ne demiş atalarımız gülme komşuna gelir başına"

"Aynnnen Emirhan" diyerek gülmeye devam ettim. Hırsla beni omzumdan itip yere bir doksan uzanmama sebep oldu. Ama gücü biraz fazla gelmiş olacak ki o da yere düşmüştü. Vücudumun sol yarısının üstünde boylu boyunca yatıyodu.

Şimdi ikimiz de gülüyorduk. Kafasını kaldırarak gözlerimizi buluşturdu ve gözleriyle gülerek bana belki de en güzel hisleri yaşattı. Bi kaç saniyelik bakışmamızın üstüne yuvarlanarak kendini yanıma attı ve biraz soluklandı. Ben de gülmekten nefes almayı unuttuğumu fark edip derin derin nefesler almaya başladım.

"Eee, sen harbi napıyodun burda tek başına" Kollarını başının altına koyup gökyüzüne bakmaya başladı. Ben de kafamı sağa çevirmiş ona bakıyordum.

"Başım ağrıyor kafa dinlemek için geldim, dün biraz fazla içmişim de"

"İlaç içtin değil mi yavrum?"

"Hmhm, içtim de pek yaramadı"

"Allah allah" diyerek gökyüzünü izlemeye devam etti. Ben de onu taklit ederek kollarımı başımın altında birleştirip gökyüzünü izlemeye başladım.

"Ee sen neden geldin ki?"

"Gideyim rahatsız olduysan"

"Ya mal onu mu diyorum, sabah gelmedin ya hani, sabah gelmeyince hiç gelmezsin genelde"

Bir koluna başını dayayarak bana döndü. Hafifçe de üstüme eğilmişti. Gözlerimi gözlerine çevirdim.

"Seni özledim olamaz mı?"

"Olamaz"

Gözünü kırparak sorduğu soruya verdiğim cevapla gülümsedi. Oflayarak yüzümü çevirdim. O da üstüme daha çok eğilerek göz göze gelmeye çalışmıştı.

"Bi bak bana"

Yüzümü yüzüne çevirsem burnum yanağına temas edecekti. Farkındalığımla nefeslerim sıklaşmaya başladı, yüzüme sıcaklık geldi, ellerim karıncalandı. Panikle ve fark etmesi korkusuyla hızla atan kalbimi sakinleştirmeye çalıştım. Yutkunmamak için de ayrıca can çekişiyordum. Ona nasıl bakabilirdim şuan?

Bi süre daha fark etmeden bana işkence yaptıktan sonra kafasını çekerek uzaklaştı. Sonunda rahat bi nefes almıştım. O ayaklandığında ben istifimi bozmadan hâlâ yerde yatmaya devam ettim. Yüzümü yüzüne çevirip alttan alttan baktım. Etrafa bakıyor, bir şey düşünüyordu.

"Kahvaltı yapmadım ben la acıktım, bu saate kalmış mıdır kahvaltılık bir şeyler?"

"Valla öğle yemeği yeniliyo şuan, tabi yersen"

"Hee" Başını eğerek biraz düşündü.
"Lan madem yemek yiyolar sen neden burdasın?"

"Aç değilim ondan" Kesin şimdi itiraz edip beni yemek yemeye çağıracak ne yapıp edip bir iki şey yedirecekti.

"Hee, ben yemeğe gidiyom şimdi o zaman geliyosan gel"

"Yok gelmeyeceğim aç değilim dedim ya"

"E görüşürük o zaman"

Sallana sallana gitmesiyle arkasından bakakalmıştım. E daha naz yapacaktım ben. Az önce heyecanlandığımı anlamış mıydı yoksa? Anlasa tepki vermez miydi ki?

Sırf ısrar etmediği için kafamda kurmaya başladığımı fark ettim. Şizofren edecekti beni en sonunda. Telefonumu elime alıp rehbere girdim ve annemi aradım. Umuyordum ki karışmış kafamı dinlendirirdi annem.

-

BIR OMUR YETMEZ KI SU OGLANLARA DOYMAYA

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BIR OMUR YETMEZ KI SU OGLANLARA DOYMAYA

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 2 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ben hala vazgeçmedim, tayyip talha & emirhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin