"Biliyor musun bu gün kütüphane açılmış okulumuzda ve orda biri çalışıyor" dedi Ayşe. "Vaov ne garip Kütüphanede biri çalışıyor" dedim sahte bir şok ile.
"Ya dalga geçme. Genç biriymiş çalışan teneffüste onu görmeye gitmeliyiz"
"Ayşe Allah aşkına şu yaşıma kadar bir erkek için koridora çıktığımı gördün mü?"
"Hayır... Sonunda bekar kalıcaksın"
"Yahu he" dedim gözlerimi devirip. Sınıfa girdiğimizde Ayşe koşarak Minenin yanına gitti. Onlar sohbet ederken ben sırama oturup başımı masaya pat diye vurdum.
Hayat resmen bir filim gibi... Biz yılları sayarken aklımızda saniyeler kalıyordu. 18 yaşıma girdim ve zamanın nasılda çabuk geçtiğini fark etmeye başladım. Küçükken zaman hiç geçmiyor gibi geliyordu ve hep Allahım zaman çabuk geçsin büyüyeyim diyordum şimdi ise dualarım kabul olmuş zaman uçarak geçiyor ben ise eskiye dönmek istiyorum.
Çok garibiz... Hiçbir türlü memnun olamıyoruz..
Ben böyle düşünürken sınıfa hoca girdi. Hocanın giysisi hepimizin dikkatini çekmişti. Baldırına kadar gelen mini eteği, damdar gömleğinin 3 tane düğmesini açmış, saçlarını düzleştirip dudağına pembe ruj sürmüştü. "Eveeet canlarım derse başlayalım mı?"
"Hocam burası biraz sıcak oldu gibimsi ya" diyerek ıslık çalan sınıfımızın bir öküzüne öğretmen sinirle baktı. Ders başladığından bitene kadar öğretmene bakmamak için ne hallere girdiğimi bi Allah biliyor.
İster kız olsun ister erkek kimse bu tür manzaralara bakmamalıydı benim açımdan. Ders bitince sınıftaki kızlar koşarak koridora gitmişlerdi bir tek Mine ve Ayşeden başka.
"Bak herkes onu görmek için can atıyor"
"Sanırsın gelen kişi Ünlü bir yıldız"
"Ünlü olsa gitcen yanii" dedi Mine. Ters ters ona bakıp "Leonardo DiCaprionun gençliği gelse yinede gitmem" deyip başımı cama doğru çevirdim.
Tüm teneffüs boyu sınıfımda oturmuştum. Diğer derste matematik hocası girdi. Oda süslü püslü giyinmişti. "Evli insan bu kadının derdi ne" dedi kulağıma fısıldayarak mine. Omuz silktim.
Ders başladıktan 15 dakika sonra kapı tıklatılmıştı. Sınıfın sessizliğini 3 tane tık tık tık sesi bozmuştu. Ben bunu fırsat bilip gözlerimi dinlendirmrk için kapattığımda öğretmen gelen kişiye gir diye seslendi. "Üzgünüm hocam, şey Müdür sizi çağırıyorda" sınıftaki kızlar kıkırdayıp ses çıkarırken kaşlarımı çattım.
Kesin şu kütüphanecidir. "Ayyy hemen gideyim! Niye seni rahatsız edip çağırdı ki... Yinede gelip söylediğin için sağol canım"
Öğretmen çıktı diye rahatladığımda "Ebrar kafanı kaldır derste uyuma" diye bağırdığını duyup hızla kafamı kaldırdım. "Hocam şimdi ders zamanı değil k-"
"Ebrar zil çalmadı diye hatırlıyorum? Hocam lütfen sen şu çocuklara bi baksan ben gelene kadar?"
"Tabiki"
Hoca gidince iki adım sesi bir sandalye çekme sesi çıktı. "Hocam hocam sizin 22 yaşında olduğunuz doğru mu?" dedi bir kız. "Doğru" dedi net bir şekilde.
"Hocam bekar mısınız"
"Evet"
"Hocam.. Peki beni bekler misiniz" deyip gülünce bir kız sınıfın yarısı gülmüştü. Ben Mine ve erkekler dışında tüm kızlar gülmüştü yani. "Sakin oturun lütfen"
Gözlerimi kapatıp başımı masaya koyacakken abartıp şak diye vurduğumda sınıfta ses yankılanmıştı. "İyi misiniz?" diye bir ses duydum ama yanıt vermek zorunda hissetmediğim için sustum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sonbaharın kokusu
Random"yalnızlık insanı üzmez, insanı adem oğlu üzer. şiirlerle yaşayan insanlar, hayatın yalan masallarını sevmez. bir son bahar kokusu tütüyor burnumda, meleklerin indirdiği yağmurlarla ıslanmış yerler. ne gariptir ki nemli toprağın kokusunu sever...