Yeonjun sıçrayarak uyanmıştı uykusundan. Her hasta olduğunda kabus görüyordu ve o günlerden birisiydi bugün de. Sonrasında ne gördüğünü hatırlamıyor olsa da birkaç dakika kabusun etkisiyle kendine gelemiyordu.
Yine birkaç dakika tavanı izleyip kendine gelmeye çalıştı. Gece lambası açık olduğundan oda biraz aydınlıktı. Kolunda hissettiği ağırlıkla oraya baktığında şaşkınlıkla kaldı. Beomgyu hâlâ gitmemiş miydi?
Oturduğu küçük koltuktan yatağa doğru uzanarak uyuyakalmıştı. Yüzü Yeonjun'a dönük olduğundan uyuduğunu görebiliyordu. Yeonjun kolunu onun ağırlığından kurtarmaya çalıştı. Başardığında ise yatakta doğruldu ve onu izledi. Ardından sehpadaki tepsiye bakmıştı. Soğumuş çorba duruyordu üzerinde.
İç çekip Beomgyu'ya uzandı onu uyandırmak için. Saat daha akşam 8di fakat hava kararmıştı. Ailesi gelmeden gitmesi iyi olurdu. Fakat onu uyandırmaya kıyamıyordu. Eli onun saçlarında duraksadı. Hafifçe okşadı ensesine kadar uzanan saçlarını. Bunu neden yaptığını bile sorgulamıyordu artık. Onu özlüyordu, bunu kabullenmişti fakat tekrar kırılmaktan korkuyordu.
Bir kıpırdanma olduğunda elini hemen ondan çekti ve bakışlarını odanın içerisinde gezdirdi.
Beomgyu ise uyandıktan sonra etrafına baktı. Boynu tutulduğundan yüzünü ekşitip orayı ovaladı. "Uyuyakalmışım." dedi boğuk sesiyle. Ardından Yeonjun'a baktığında gözleri büyüdü. "Sen nasıl oldun?"
"Uyumak iyi geldi. Daha iyiyim. Işığı yakar mısın?"
Beomgyu onaylar gibi başını salladı ve kalkıp ışığı açtı. O sırada sehpanın üzerindeki yemeği görünce sıkıntıyla iç çekti. "Sana yemek yedirecektim ama uyuyakaldın. Mutfakta biraz daha var hemen ısıtayım-"
"Gerek yok. Teşekkür ederim. Ama bence gitsen iyi olur annemler gelmek üzeredir." Yeonjun yatakta oturur pozisyona geldi. Hâlâ hastaydı fakat en azından gözünü açabiliyordu. "Sana pek iyi davranmıyorlar. Sen de onları kafana takıp üzülüyorsun."
Beomgyu gözlerini kaçırdı ve ona doğru adımlayıp yatakta yanına oturdu. Yeonjun'a bakmadan konuştu. "Sana da öyle." Yeonjun şaşkınlıkla ona baktı.
"Sen uyurken Yunjin geldi. Annenle baban bugün yoğunluktan eve gelmeyecekmiş. Yunjin de benim evde olduğumu görünce bizi yalnız bırakmak istedi ve gitti." dedi Beomgyu.
Bu sefer gözlerini kaçıran taraf Yeonjun olmuştu. Anne ve babası hasta olduğunu biliyordu. Çocuk değildi elbet, hastayken kendisine bakabilirdi fakat özellikle bugün eve gelmeyecek olmaları içini biraz burkmuştu. Ve işin kötü tarafı, çocukken de ona bakan kimse olmamıştı. Yunjin'le birbirlerine bakmışlardı hasta olduklarında.
"Amerika'dan neden döndüğümü merak ediyorsundur." dedi aniden Yeonjun. Beomgyu ona baktı ve dediklerine dikkat kesildi. "Boğuluyordum. Orada o kadar yalnızdım ki boğuluyordum. Tuhaftır ki ben hep yalnızdım fakat Kore'deyken Yunjin vardı, Taehyun vardı, arkadaşlarım vardı...sen vardın. Ama bunların hiçbiri orada yoktu. Dışlandım. Çok fazla dışlandım ve ırkçılığa uğradım. Bu yüzden kendimi derse verdim. Kendimi oyaladıkça oyaladım. Gece gündüz demeden ders çalıştım. O kadar çalışıyordum ki birkaç kere burnum kanadı. Hasta oldum. Kendimi dünyadan soyutladım. Sonra o kadar mutsuzlaştım ki dünya artık benim için griye dönmüştü. Hiçbir şey hissedemez olmuştum. Hiçbir şey yapmak istemez hale geldim. Yunjinle bile konuşmadım. Orada benimle ilgilenen tek kişi olan profesörüm bunu fark edip bana destek almamı söyledi. Gitmek istemedim. Ama içten içe depresyonda olduğumu anlayabiliyordum."
"En sonunda dayanamadım. Her şey o kadar ağır gelmeye başladı ki hastalıktan bir an öleceğimi sandım. Bir ara bayılmıştım, evde tek olduğumdan kimse imdadıma yetişmemişti. Kimse arayıp nerede olduğumu sormadı, ben saatlerce baygınken... Ne kadar yalnız olduğumu ve dayanamayacağımı fark ettiğim an Kore'ye geri döndüm." Beomgyu dediklerini şaşkınlıkla dinlerken gözleri dolmuştu. Yeonjun ise ifadesizdi. Sanki o kadar ağlamıştı ki artık gözyaşı kalmamıştı göz pınarlarında. "Kore'ye döndüğüm ilk gün, annem ve babam nasıl olduğumu sormak yerine beni azarlayıp durdular. Utanç kaynağı olduğumu söylediler. Oysa Amerika'ya gitmeden önce bana gurur kaynağı olduğumu söylemişlerdi. Bense buna inanıp mutlu olmuştum. Aslında Amerika'da okuma fikri değil, annemle babamın gurur kaynağı olmak beni mutlu eden şeymiş. Çok geç fark etmiştim bunu. Ve sandığının aksine, Amerika'ya gitmek için hiç hevesli değildim. Sadece gurur kaynağı olduğumu bilmek beni mutlu etmişti işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
let me know | beomjun
Fanfictionbiten bu melodinin üstünde yalnız başıma duruyorum şimdi söyle bana bittiğini bileyim - exes to lovers