14. Bölüm "İstanbul Vedası"

1.3K 100 132
                                    

"Hiçbir umuda yuva olmazmış sevdiğine uzak kalpler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Hiçbir umuda yuva olmazmış sevdiğine uzak kalpler. Irak memleketlerde yeşeren heyecanların temsili imiş plastik çiçekler. Asla solmayan bir çiçek hiç yaşamamış demekmiş, çünkü yapraklarını dökmeden yeni baharları karşılayamazmış  aşkı tadan gönüller..."

Günün ikinci kahvesini kitabı eşliğinde içerken Seyran, telefonuna gelen bildirimle başını kaldırdı. İstanbul ona jest yaparcasına sıcaktı bugün. Tatlı yüzünü gösteriyordu, deniz değerli bir mücevher gibi parlıyordu. Otelini özellikle İstanbul'u hissedebileceği bir konumdan seçmişti. Balkonunun Boğaz'a açılan seyrankar manzarası da cabasıydı tabi. Sahip olduğu sayılı günde İstanbul'a duyduğu hasreti olabildiğince gidermek istiyordu. En azından, bir sonraki gelişine kadar yetebilecek bir nefes çekmek istiyordu ciğerlerine. Sabah uyanır uyanmaz karşısındaki manzarayı küçük defterine resmetmiş, karşısında bir yerlerde bir zamanlar yaşadığı evin olduğu gerçeğini hatırlamamak için çok çaba sarf etmişti. O zamandan beri de aklını dağıtmak için kitabını okuyor fakat anlamadığı cümleleri başa sarmaktan başka bir şey yapamıyordu. İstanbul büyük bir girdaptı Seyran için.

Telefonun ekranında Ferit'in ismini görmek sürpriz değildi, uyandığından beri bir haber bekliyordu adamdan. Ama kalbinin hızla atmaya başlaması sürprizdi. İstanbul'un sıcağı sakinlik yerine rahatsızlık vermeye başlayınca ayaklandı ve odaya geçti. Hala bir şeylere heyecanlandığını kabullenmek istemiyor, yosun tutmuş kalbinde yeni hisler yeşertmekten korkuyordu.

Yatağa uzanıp gelen mesajı açtı sonunda. Ferit, buluşup konuşmak için bir konum ve saat belirlemiş ve Seyran'a bilgileri göndermişti. Neyse ki Ferit zaten zor olan bu durumu ikisi için de daha fazla zorlaştırmıyor, mesafesini koruyabiliyordu. Seyran da bundan fazlasını istemiyordu zaten. Sadece biraz anlayış ve Halis Korhan'ın onun için bıraktığı emaneti istiyordu.

Ne yazık ki daha birkaç saniye geçmeden kaşları çatıldı Seyran'ın. Ferit bilerek ya da bilmeyerek Seyran'ın konumuna olacak en ters köşeyi belirlemişti buluşmak için. Üstelik bir saat içinde gelmesini istiyordu. Oysa Seyran daha kahvaltısını bile edememişti, tüm sabahı özlediği İstanbul'u izleyerek geçirmişti. Telaşla kalkıp dolaba yerleştirdiği eşyalarından uygun bir kıyafet seçmeye çalıştı, bir yandan da buluşmayı ertelemek için mesaj yazmaya başladı.

-ferit, merkezi bir konumda buluşsak ikimiz için de daha rahat olmaz mı?
-dediğin saatte asla yetişemem oraya.

Mesajı yazarken beyaz keten pantolonunu çoktan giymiş, beyaz atletinin üzerine alabileceği bir şeyler aramaya koyulmuştu bile. Ona karar vermeden önce gözüne ilişen sandaleti geçirdi ayaklarına hızlıca. İki dakika önce bıraktığı telefona yine bildirimler gelmeye başlayınca telaşla dört döndü odada. Yorganın arasında kaybolmuş telefonu bulduğunda tekrar dolaba yöneldi.

-2 hafta önce dedesi ölen ferit korhan 13 ay önce boşandığı eski karısı ile buluştu manşetlerine özne olmak mı istiyorsun seyran?
-inan böylesi daha güvenli, uzaksan alırım seni beraber geçeriz.
-beni istemezsen abidin de alabilir. buluruz yani bir çaresini.

SON PİŞMANLIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin