aptal, romantik ve sanatsal. kalın kitaplar, gözlükler, final haftaları, fotoğraf çerçeveleri, heykel atölyesi ve çilekli soju.
üçüncü sınıfa geçen jimin, neden hâlâ bir üniversite aşkı edinemediğini sorgulamaktan kuruduğu için çözüm üretmeye geçiy...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
güneş çoktan batmış, odadaki herkesi de günün rehaveti bürümüştü. yoongi tüm gün masanın başında oturduğundan şimdi biraz bile dik durmaya tahammül edemiyordu ve uykusu olmadığı halde uzanmaya koyulmuştu yatağında.
gözüne karşısındaki yatakta yatan taehyung ilişti, parmaklarını hızla telefon ekranında hareket ettiren taehyung'da. yaklaşık yarım saat önce oda arkadaşlarından biriyle kavga etmesine rağmen son derece sakin görünüyordu. ki kavga etmesi bile tuhaftı, okulda görülenin aksine taehyung yurt odasında oldukça sessiz biriydi çünkü.
yoongi bunun sebebini tahmin edebiliyordu. odada kendini güvensiz hissettiğinden olsa gerek, diye düşündü.
"taehyung," diye seslendi sarışın çocuğa yattığı yerden. yüzünün yarısı yastığa gömülü olduğundan sesi boğuk çıkıyordu. "sabah altıya alarm kursam yine beni döver misin?"
taehyung bir an için irkilse de hemen uyum sağladı yoongi'ye, omzunu silkti. "yok, ben de erken kalkacağım zaten."
bu kadar, en uzun konuşmaları muhtemelen ve yoongi'yi gerdiği kadar taehyung'u da geriyor olmalıydı. odadaki diğer iki kişiyle de akıcı muhabbet kuramadıklarından, ki bir tanesi taehyung'dan epey rahatsız oluyordu, odada sık sık tuhaf bir sessizlik oluşurdu.
yoongi ve taehyung iyi konuşuyor bile denebilirdi belki.
telefonundan saate baktığında aklına jeongguk geldi. jeongguk ve jimin. yoongi'nin arkadaşı ve yoongi'nin... kafasındaki kötü ses, jimin.
randevuları bitmişti belki, belki vedalaşıyorlardı. belki ikisinden biri sıkılmıştı ve bir bahaneyle erkenden ayrılmıştı ya da belki, ikinci bir tura devam edeceklerdi başka bir mekanda.
en azından jeongguk hiçbir mesaj atmamıştı bu süreçte gruba, olması gereken de buydu zaten normallere göre. yoongi kendini jimin'in yerine koyduğunda jeongguk ile makul bir akşam geçireceğini biliyordu ama jeongguk'un yerine koyduğunda, jimin'in o cin gibi bakan gözleri geliyordu önünde ve kaşlarını çatıp gözlerini sıkı sıkı yummaktan başka bir şey yapamıyordu.
bu sefer her şey daha kötü oluyordu ama. gözlerini kapattığında jimin'in neredeyse ruhuna diktiği bakışları daha da netleşiyordu ve yoongi içten içe hayal dünyasında da miyop olmayı diliyordu.
"nasıldı?"
taehyung'un yumuşak tonu sanki karşısındakini sakinleştirmek istercesine odaya dolduğu anda diğer iki erkek bir an için ona baksa da odaklandıkları yere geri döndüler, ikisinin de kulağında kulaklık vardı. taehyung biriyle konuşuyordu telefonda, büyük ihtimal arkadaşlarından biriyle çünkü ailesiyle çok sık konuşmadığını biliyordu yoongi.
jimin..? yoongi bu sefer yüzünün tamamını yastığa gömdü ve çığlık attı.