başlangıçta güzeldi
kendi kendine aşağı yukarı hareket ediyordu"biri notlarını burada bırakmış..." namjoon sabahın yedi buçuğunda, gözlerini ovuşturarak girdiği kafeteryanın arka masalarından birinde bulduğu dosyayı kaldırdı ve oradaki görevlilerden birine sordu. "yeni mi bırakıldı bu?"
yoongi az uyuduğu için oturduğu masadaki tosta odaklanmış, suspus duruyordu. üç saat ya uyumuştu ya uyumamıştı. sol yanağında yastık izi vardı. ne giydiğini bile bilmeden çıkıp gelmişti okula.
görevli başını iki yana salladı. "dün akşam unutmuş biri ama orada bıraktık belki gelir alır diye," dedi yeri paspaslamaya devam ederken.
namjoon dosyayı incelerken, "isim falan yazıyor mu acaba?" diye mırıldanmıştı kendi kendine. "psikopatoloji notları sanırım... psikoloji okuyor olmalı. park... jimin mi?"
"jimin psikoloji dersi almıyor ki," dedi yoongi başını kaldırıp notlara göz atarken. "zaten jimin'in yazısı sağa eğik, bu her kimse inci gibi yazmış. hem jimin notlarını burada unutacak kadar alık değil."
aslında tam olarak o kadar alık ama namjoon'un bunu bilmesine gerek yok.
"sonunda uyanabildin..." namjoon'un gözleri devrildi yoongi notlara dikkatle bakarken. okulda birden fazla park jimin mi vardı? "beni cinsiyetçi bulmayacaksan yazının kız yazısı olduğunu söylemek istiyorum."
"seni cinsiyetçi buluyorum."
"senin yargına kalmadım zaten. park jimin adında psikopatoloji dersi alan psikoloji öğrencisi bir kız var demek ki."
park jimin adında milyonlarca kişi olduğuna emindi zaten yoongi. klişeydi bir kere adı da soyadı da.
notların fotoğrafını çeken namjoon'a ne yaptığını sorduğunda, "kimin olduğunu bulmak için gruba atacağım fotoğrafını, yazık kıza o kadar uğraşmış." diye cevapladı arkadaşı onu. yoongi de omzunu silkti, yapabileceği en mantıklı şeyi yapıyordu bu saatte.
neden sabahın yedi buçuğunda okuldaydı? çünkü bugün yoongi'nin sunumu vardı ve tüm gece çalıştığı gibi okula da erken gelmesi gerekiyordu.
yüzünde yastık izi varken ne güzel sunum yapardı şimdi.
telefonunun ön kamerasından dağınık saçlarını düzeltmeye çalıştı parmaklarıyla tarayarak. yastık izini kadere bıraktı, kendi kendine geçeceğini umarak. göz altı morlukları için yapabileceği bir şey yoktu doğrusu. görücüye çıkmıyordu sonuçta. ayrıca alan memnundu satan memnundu.
sabahın bu saatinde ona eşlik eden namjoon'a da ayrıca minnettardı ama çaktırmayı hiç istemiyordu. bir kere olsun, namjoon ile geçirdiği on dört yıllık arkadaşlığı boyunca bir kere olsun onu uykusuzken görmemişti. çocuğun her zaman ayrı bir yerde sakladığı enerjisi vardı ki herhalde böyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberry soju | yoonmin
Fanfictionaptal, romantik ve sanatsal. kalın kitaplar, gözlükler, final haftaları, fotoğraf çerçeveleri, heykel atölyesi ve çilekli soju. üçüncü sınıfa geçen jimin, neden hâlâ bir üniversite aşkı edinemediğini sorgulamaktan kuruduğu için çözüm üretmeye geçiy...