1. Bölüm

196 14 29
                                    

"İkinci aya göre bence fena durumda değilim."

Arelya umutla ablası İpek, eniştesi Selim ve en yakın arkadaşı Gizem'e baktı. Saat on ikiyi geçiyordu. O gün pastanede yoğun bir gündü. Siparişlerin tesliminden sonra hep beraber defterleri çıkarmış, hesap kitap işleriyle ilgilenmeye başlamışlardı. Arelya pastanesini açalı iki ay olmuştu. İşlerin iyi gittiği söylenemezdi ama kötü de gitmiyordu. Bazı günler yoğunluktan başını kaldıramasa da kimi zamanlar kara kara faturaları nasıl ödeyeceğini düşünüyordu. Bugün ise iki hissi aynı anda yaşamıştı. Pastanede arı gibi çalışmış akşamında ise son zamlarla birlikte muhasebe işine el atmaya karar vermişti.

"Arelya objektif ve gerçekçi olmanı rica ediyorum. Sen Harvard'da işletme okudun." Diye hatırlattı ablası İpek ona. Kahverengi kemik gözlükleri burnuna kadar inmişti. Önündeki faturalardan başını kaldırmadan gözlüklerinin üzerinden ona baktı.

"Bitirmedim." Diye hatırlattı Arelya da.

"Belli oluyor."

"Abla!" Arelya kızdı. Zaten yeterince gergindi. "Eğer yardımcı olmayacaksan, sadece iğneliyici konuşacaksan gidebilirsin."

"Kızlar yapmayın." Eniştesi Selim araya girdi. "Ben durumdan umutluyum. Bence Arelya bu işi halledecek. Ama mali müşavirle çalışmanı öneririm. Vergilerle ilgili hususu sana defalarca anlattım Arelya ama—"

"Of biliyorum, öğreneceğim." Dedi Arelya eniştesinin sözünü keserek. "Vergi ödemek çok saçma değil mi? Yani ben daha 24 yaşımdayım. Devletin bana bakması gerekmiyor mu? Neden ben her şeyin vergisini ödüyorum ki?" Bu hayıflanmaları en yakın dostu Gizem'i güldürse de hukuk fakültesinde araştırma görevlisi olan eniştesinde mimik oynamamıştı.

"Vergi kaçakçılığı ciddi bir suç Arelya. Kimse gözünün yaşına bakmaz. Affa da uğramıyor. Teröristler bile genel af ile tahliye olur, vergi kaçakçıları olamaz."

"Yuh! Nasıl bir ülkedeyiz ya? Sanırım pastanemi yanlış ülkede açtım. Ben Amerika'ya dönmek istiyorum." Ama bu espirisine de Gizem dışında kimse gülmedi.

"Babam iki gün dayanamaycağını düşünüyordu, şimdi vazgeçersen iki ay dayanmış olacaksın, bence fena değil." Dedi İpek imalj bir şekilde.

"Şakaydı." Arelya gözlerini devirdi. "Tamam Selim Abi, vergilere dikkat edeceğim, söz veriyorum. Bu Bağ-Kur primi ne hala anlamadım. Ama ödeyeceksin değil mi abla?" Umutla İpek'e baktı. Kedi köpek gibi kavga etseler de birbirlerini her zaman destekler, korurlardı.

"Evet evet. İlk bir yıl zaten indirimli. Bu pastane tutana kadar ve sen tam olarak kendi ayaklarının üzerinde durana kadar ödeyeceğim." Dedi İpek. Arelya rahatladı.

"İyi bir haberim var. Sosyal medyada 7 bin olmuşsun. Bence iyi sayı." Gizem ortamı neşelendirmek istemişti.

"Umalım ki hepsinin siparişi olsun." Dedi İpek. Sonra saate baktı. "Biz artık gitmeliyiz. Yarın Selim'in dersi var, benim de şirkette toplantım var. Babama söylemek istediğin bir şey var mı?" İpek eşyalarını toplamaya başlamıştı.

"Bilmem. Beni hala seviyor mu?"

"Tabi ki seviyor Arelya." Dedi İpek. "Unutma sen onun favorisisin." Arelya gülümsedi.

"Görüşürüz abla, görüşürüz Selim Abi."

"Kendine dikkat et Arelya."

Böylece eniştesi ve ablası gitmişti. Gizem ile beraber ortalığı toplarladılar ve terasa çıktılar. Pastanenin manzarasını seviyorlardı. Arelya Harvard'da okurken pastane açmaya karar verip İstanbul'a döndüğünde bu fikre karşı çıkan babası, Arelya'nın ciddi olduğunu anladığında ona İstanbul'un en güzel semtledinden birinde yer almıştı.

Aşkın Tarifi | Barış Alper Yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin