"Aklında her ne varsa Kim yanılıyorsun biz sadece-"
"Palavraya gerek yok Chan sonuçta hepiniz öleceksiniz."
Sayı olarak fazlalardı. Çatışma olduğu bir durumda hemen kurşun yağmuruna tutulurduk.
"Chan Zo tek."
"Endişelenme o iyidir." Umarım öyledir şuan elimden hiçbir şey gelmiyordu.
"Ne o küçük aşık endişelendi mi?"
"O ağzını sikerim görürsün küçük aşığı!"
Elindeki tabancayı açık hâle getirerek "Laflarımıza dikkat edelim Bay Hwang"
Yapacak hiçbir şey yoktu. Mantıklı davranmak zorundaydım. Kimsenin burnu bile kanamamlıydı. Tanrı umarım yine bizim tarafımızdan olurdu.
"Bu güzel oyunu kesmeye ne dersin Kim? Nasıl bir anlaşma istersin?"
"Ölümünü isterim Chan. Acı dolu çığlıklarını ve yalvarışlarını duymak isterim."
Bunları derken bir yandan silahı doğrulttu.
"Ona sıktığın an seni deşeriz Kim ve kendimizi zerre düşünmeyiz." İşte adamlarım bana bu kadar sağdıktı.
"Şova gerek yok iri adam."
"настоящее шоу начинается сейчас." (asıl gösteri şimdi başlıyor.)
"Что" (Ne?)
Tam olarak ne dediklerini anlamasakta kelimeleri duymamız ile silah sesleri bir oldu. Yerlerimizi alıp gördüğümüz herkesi indirmeye başladık. Kısa bir çatışma sonucu yerlerimizden çıktı.
"Herkes iyi mi?" Tek tek adamlarımı kontrol edip iyi olduklarından emin oldum.
"Ben Zo'ya bakıcam yeterince bekledim."
Ne ben Rusça bildiğim için karşıyı anlıyordum ne de karşı İngilizce bildiği için bizi anlıyordu. Translation açıp ordan konuşma fikri aklımıza düşünce oradan konuşmaya başladık. Bizi haberlerden biliyormuş ve küçük bir araştırmada yapmayı ihmal etmemiş. Diğer adamlar ise bu adamın düşmanı olduğu için bir taşta iki kuç vurmak adına bize yardım etmiş. Hem düşmanlarını ortadan kaldırmış hemde bizimle dostluk kurmuştu. Genelde iki grup arasına diğer grup müdahale etmezdi ve bun tür durumlar çok nadir görülürdü. Bir sonraki gelişimizde bir alışveriş için geleceğimize sözleştik ve yaralı olan Kim Yoon'u alıp oradan çıktık.
Zoe ve Hyunjin arabanın önünde bizi bekliyordu. Önce Kim'in işini bitirip sonra yanlarına gitme kararı aldık.
"Bir daha birinizi yanlız bırakırsam Changbin kafama sık."
Biz adamı ücra bir yere götürürken Han ve Hyunjin arkamızdan geliyordu.
"Başla Hyun."
Bu sefer sırıtma sırası bizdeydi. Ağzından organları çıkana kadar güzelce pataklamıştı. Tamda kıvamına gelmişti. Jisung kamerayı alıp güzel bir film çekiyordu.
"Ne kadar yazık seni kendi mağaramızda ağırlamak isterdim."
İşte bazen işler istediğimiz gibi gitmiyordu. Tabi buna ne kadar yolunda gitmeyen iş diyebilirsek.
"Benden bu kadar kalını kasatten izlerim."
"Sırayla seni güzelce mahvetmek isterdik ama bilirsin zamanımız az."
Uzun ve paslanmış bir demiri alıp vücudunda gezdirdim. Demiri havaya kaldırıp sol koluna bana doğrultuğu silahın olduğu koluna sapladım. Yüksek bir acı çığlığı etrafı kapladı. Demiri yavaşça çekip bu seferde demiri ateşe verdim. Sadece yalvarışlar, acı inlemeler ve bağışlanma dilekleri vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafia, Minchan
FanfictionBir devlet polisi ve bir zamanlar görev arkadaşı olan bir suçlunun hikayesi. İnsanların her şeyden bir çıkarı vardı? Bunu kimse inkar etmez. Bazen çıkarlarımız için en yakınlarımızı bile yarı yolda bırakırız. Temmuz 2023//