3

145 31 15
                                    

"aaa ömer abi!"

sırtımda çantam, kütüphaneye gitmek için evden çıktığımda eski komşumuz ömer abiyi görmüştüm. ilk beni bir süzmüş, ardından tanımış olacak ki "kız devrim, napıyorsun burda?" demişti. sırıtarak yanına yürüyüp "biz şu yeşil eve taşındık abi. kolay gelsin de buralara kadar geliyor muydun sen?"

"ee naparsın kızım" dedi düşmüş dişleriyle sırıtırken "ekmek parası, bu sebze meyveleri akşama kadar satmam gerek."

dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım ardından bir dakika işareti yapıp bizim eve koşup zile bastım. zaten annem hemen pencereye çıkıp "noldu kızım?" demişti.

"anne ömer abi meyve sebze satıyormuş alacak mısın bir şeyler?"

eşarbını düzeltip "dursun dursun geliyorum." demişti ardından "emine teyzene de haber ver!" diye bağırmıştı. gülerek hemen karşıda ki müstakile ilerledim ve cama iki kez tıkladım. çok geçmeden pencere açılmıştı.

"nasılsın emine teyze?"

"iyiyim kızım sen nasılsın?"

"iyiyim çok şükür, ya ömer abi gelmiş sebze meyve satıyor. annem bi emine teyzene de sesleniver dedi, alacak mısın sende bir şeyler?"

ilk biraz düşündü ardından ömer abi "emine teyzee sana üzüm getirdim gel gel!!" diye bağırınca "te allahım" diyip gülerek geleceğini belli etti. bu yaşlılar yaş aldıkça çocuklaşıyorlardı ve bu çok hoşuma gidiyordu.

ben pencerenin önünden ayrıldığımda annemde evden çıkmış ve emine teyzenin hemen bitişiğinde ki evde yaşayan miyaser teyze ile beraber uzun elle sürülen arabanın üstünde ki sebze meyvelere bakmaya başlamışlardı.

ben sadece annemi çağıracakken bir anda miyaser teyze hemen karşı da pencereden dışarıyı izleyen medine teyzeye "medine kıız gel bak ömer neler getirmiş bu hafta." diye bağırdı. medine teyze durur mu? koşarak aşağı indi ve o da tezgaha bakmaya başladı.

ben anneme gideceğimi işaret edip yavaş yavaş yürümeye başladığımda yine o manavcıların kapısının açık olduğunu görmüştüm. iki gün önce ki muhabbet yüzünden hâlâ içim sıkılmıyor değildi, bu yüzden aslı ile göz göze gelsek dahi selam vermeden başımı önüme eğip hızlı adımlarla geçip gittim yanından.

bizim sokaktan ana caddeye çıktığımda arkamda adım sesleri duysam da umursamadım. caddeydi sonuçta kim bilir günde kaç kişi geçiyordu. benimle bir alakası olduğunu düşünmediğim halde arkamda duyduğum ses adımlarımın durmasına sebep olmuştu.

"bir selam sabah yok mu?"

omzumun üstünden arkaya baktığımda emir ile göz göze gelmiştim. sanırım aslı'nın yanında o da vardı ancak hiç dikkat etmemiştim. tamamen ona döndüğümde "kusura bakma, tramvaya yetişmeye çalışıyordum."

başını sallayıp "sorun değil. o kadar hızlı gidince endişelendim arkandan, bi sorayım dedim." diye hızlıca konuştu. gülümsemeye çalıştım ama bu benim için çok zordu. küçüklüğümden beri erkeklerle konuşurken hep çekiniyordum, korkunç geliyorlardı gözüme.

"yok bir sıkıntı çok şükür. benim gitmem gerek, kendine iyi bak."

hızla arkamı dönüp yürümeye başladığımda arkamdan "görüşürüz!" diye bağırmıştı ancak geri yanıt vermemiştim. ne görüşecektim ben be elin adamıyla? ayrıca bu niye sürekli böyle dönüp dolaşıyordu etrafımda?

erkek sevmiyordum ben.

yıllarca kabullenmemek için dirensem de ben böyleydim işte! ne ilgi duyuyor, ne onlarla konuşmak istiyor ne de aynı ortamda bulunmak istiyordum. her zaman kadınlarla daha rahattım, ki ailemde resmen kadın sayısı yengelerimi de sayarsam üç dört falandı.

yan komşu | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin