İyi Ki Varsın

116 13 8
                                    

Yine kendime güvenmediğim bir düz yazı... moralim çok bozuktur tokanmayın diye bunu yazdim haydin iyi geceler🫶🫶 maç hakkındaki düşüncelerimi de kalp kırmadan dile getiremeyeceğim shsjsjdd

Otobüste tesise dönüşte herkes sinirliydi. Verilmeyen kartlar, Beşiktaş aleyhine çalınan düdükler, kaleci onay vermeden başlatılan duran top pozisyonu… Herkes birbirine farklı bir pozisyonda hakemin hatasını anlatıyordu. Farklı farklı dillerde, bir çok farklı pozisyon konuşuluyordu ama herkese yetecek kadar hakem hatası vardı.

Tüm oyuncuların telefonuna sürüyle mesaj düşüyordu ama neredeyse herkes sinirle pozisyon tartışmaktan bakmaya fırsat bulamıyordu.

Semih'e ise üzüldüğü her zaman olduğu gibi bir sessizlik çökmüştü. Daha çok diğerlerini dinliyor zaman zaman küfür edip camdan dışarıyı izliyordu.

Emirhan ise Osimhen ile kavganın eşiğinden dönmüş sarı kartını almıştı. Herkes onun bir sarı görmesini bekliyordu zaten kimse şaşırmamıştı.

Tesislere döndüklerinde evlerine dağılanlar ile tesiste kalanlar birbirlerinden ayrıldılar. Teknik taktik inceleme ertesi gün yapılacağı için tesiste kalanlar da odalarına dağıldılar. Herkesin morali düşük olduğu için klasikleşmiş ortak alan makarasını döndürmediler o gece. İlk defa bir maç sonrası tesiste kalanlar olarak goygoy yapılmadı. Odalarına girerlerken oluşan sessizlik aslında kulak tırmalıyordu.

Semih elindeki çantasını masasına bırakıp yatağına oturdu. Annesini arayıp kısaca iyi olduğunu ama yorgun ve morali bozuk olduğu için uyuyacağını söyleyip kapattı. Normalde kardeşleri ile sıkca mesajlaştığı için aramazdı ailesini ama şuanda hiç uzun uzun telefona bakmak istemiyordu.

Ucuna oturduğu yatağa bıraktı kendini. Ne kadar uzandığını unuttuğu bir süre sonunda kapısı çalındı. Kimseyi beklemiyordu. Kimsenin de bu üzüntünün ardından yanına gelmesini beklemiyordu. Yorgun adımlarla kapıya ilerledi. Açtığında karşısında ilk olarak bir avuç dolusu atıştırmalık gördü. Ne kadar aç olduğunu o an fark etti. Ardından gözleri Emirhan’a odaklandı.

“Sen maçtan sonra hep bişeyler yersin. Bugün yemedin. Hem bunların hepsi protein ağırlıklı, lifli atıştırmalıklar. Diyetine de zarar vermez.” Koridorun ortasında, kapısının karşısında durmuş Semih'e atıştırmalık pazarlıyordu. Semih de 32 diş sırıtarak şapşallığını izliyordu.

“Hmm düşünmem lazım… Glutensiz olanı var mı?” Kapının pervazına yaslanıp Emirhan'la uğraşmayı tercih etti.

“Valla olması lazım ama dur hangisiydi…” dolu olan iki elinden glutensiz olanı ararken 2 3 tanesini de yere düşürdü. Zaten sessiz olan koridorda bu ses yankılandı. Hızla yere düşenleri aldı ve çaresizce Semih'e baktı. “Ya var işte!” Diye sitemde bulunduğu sırada koridorda bir kapı açıldı. Emirhan kim olduğuna bakamadan Semih yakasından tutup içeri çekti. Kapıya yaslanmış bir şekilde birbirlerine baktılar bir süre. Sessizliği bozan Semih oldu.

“Glutensiz olan.” Elini uzattı.

“Tamam dur şunları masaya koyayım vercem.” Emirhan kenardan sıyrılıp elindekileri masaya bıraktı ve glutensiz keki Semih'e uzattı.

“Teşekkür ederim…” Semih elindeki keke baktı uzun uzun. Diş telleri yüzünden yemekten çekiniyordu… Tekrardan dişlerini fırçalayıp o kadar uğraşmak istediğine emin değildi.

“Noldu?” Emirhan elindeki keke sanki hayatını karartmış gibi bakan Semih'in sessizliğine daha fazla dayanamadı.

“Ya açım ama aynı zamanda yiyemem de.” Dedi Semih az önce oturduğu yatağın köşesine tekrar otururken.

“Neden ya niye yiyemeyesin? Açsın işte ye iki lokma bişey?” Emirhan yanına oturup elini bacağına attı.

“Ya şimdi yicem sonra dişlerini temizle tekrar tekrar…” derin bir nefes alıp devam etti. “Hem zaten maçda Barış salağı vurdu durdu yüzüme ağzımın içi hep yara teller yüzünden.”

Emirhan'ın yüzü endişeden sinire döndü bir anda. Fiziksel olarak dışarıdan bir sorun olmamasına rağmen bu tür ufak ayrıntıları fark etmediği için sinirliydi. “Bakiim?” Diyerek olayın derinliğini anlamaya çalıştı ama tahmin ettiği gibi yanakları kızarıklarla doluydu.

İçli içli öptü yanaklarını. Sanki acılarını alabilirmiş gibi. Semih ise yatağına uzandı. Emirhan da peşi sıra onun yanına.

“Ne aç aç uyumana gönlüm razı ne de canının yanmasıyla, aç kalman arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığıma…” Semih'in yanağını okşuyordu, yaralarını iyileştirmek için.

“Gruplarda önemli bişey demişler mi?” Yan yana uzandıkları sessizliği Semih bozdu.

“Bizim takımınki sessiz bir Necip abiden bir kaç moral mesajı var bir de Oğuzhan abiden. Onun dışında milli takım grubunda klasik 3 puan için tebrikler, lig uzun canınızı sıkmayın tesellileri var. Görüldü atıp çıktım hepsine amaaan Mert abi teşekkürünü etti yeter.” Anlatırken de elleri Semih'in yanağı ve saçları arasında gidip geliyordu. Maçın yorgunluk ve stressinin üzerine bir de bunlar yaşanınca iyice mayışıyordu.

“Gel.” Diye mırıldanıp uzandığı yerden kalkıp yorganın altına sokuldu. Yanını patpatlayıp Emirhan'ı da çağırdı. Daha önce beraber yatmışlardı çekinmiyordu artık. Emirhan'ın da yanına gelmesiyle eline uzandı ve tutup göğsüne koydu.

“Normalde koluna sarılıcaktım ama yan yatamıyorum. Kafamı yan koyunca yanağım acıyor. Bu şekilde idare edicez.” Semih'in uykuya dalmak üzere olduğunu Emirhan boğuklaşan sesinden anlayabiliyordu.

“Senin yanında olsun da ben hepsine razıyım.” Emirhan söylediği şeyin kıro olduğunu biliyor ve ona göre söylüyordu.

“Salak” diye kırkırdayarak boştaki eliyle Emirhan'a vurdu Semih.

“Sen hep gül istesem bencillik olur mu?”

“Emirhan…” kafasını tam yan çeviremediği için göz ucuyla yanındaki adama baktı. “Başkasının mutluluğunu istemek bencillik olabilir mi? Avel misin?”

“Ne bileyim yavrum sen öyle güzel gülünce iltifat etmem gerekiyordu ben de yorgunlukla öyle demişim işte. Neyse hadi uyu sende ben de odama gideyim.”

“Ne alaka ya? Saçmalama burda kalıcaksın. Üzgünüm ben bu gece.” Semih uyuması gereken zamanda trip atmak zorunda kaldığı için ekstra tripliydi. “Kaybettiğim ilk maç değil ama yani haksız olduğu için üzüldüm amına koyim. Beni mutlu uyutucaksın bu gece. Yanımdan da ayrılmicaksin? Okay?”

“Sen ne istersen o. O zaman sana mutlu olacağın bir haber vereyim.”

“Hemen bir tanem anlat. Dinliyorum?” Kafasını hafif yukarıya doğru kaldırıp Emirhan'a baktı. Emirhan'in yüzünde zafer kazanmış piç gülüşü vardı. Gelecek dedikodunun güzel olduğu anlamına geliyordu.

“Hasan başkanın şöförü gağsaray muhabirini dövüp hastanelik etmiş.” Semih içinden yükselen kahkahaya hakim olamamıştı. O kadar yüksekti ki Emirhan eliyle ağzını kapatmak zorunda kaldı. “Ya herkes üzülüyorken böyle gülme sana kurulcaklar sonra manyak!”

“Ay moralim yerine geldi efendi jk donemi bitmiş. Sikici jk başlamış razıyız.”

“O da bişey mi?” Her şey bitti sanan Semih yavaşca Emirhan'ın elini bırakıp yatakta kollarının üzerinde doğrulup Emirhan'a döndü. “Hüseyin Yücel canli yayında tff'ye kaşar dedi. Semih dur haykırma. Hayır yanakların yara diye ağzına da bastıramıyorum nolur yalvarırım sessiz!” Emirhan gülmekten rengi değişen Semih'i susturmaya çalışıyordu.

“Ahhh tamam tamam sakinim…” gülmesini bastırdığı bir kaç derin nefesin ardından tekrar Emirhan'ın elini tutarak uzandı.

“Hadi hadi uyu kaçırma uykunu daha yapılacak çok iş var.” Emirhan tekrar Semih'in saçlarını okşama mesaisine döndü.

“İyi ki varsın.” Emirhan, Semih'in aniden uzanıp kısacık da olsa dudaklarını öpmesinin etkisinden bir dakika kadar çıkamadı. Saçlarını okşayacağı sırada eli havada kaldı. Kendine geldiğinde derin nefesler eşliğinde uykunun eşiğinden olan Semih'i izledi…

Uyuyan Semih’i ne kadar izlediğini Emirhan’da bilmiyordu ama sonunda yorgunluk da onun bedenini sardı.

Genç Kartallar Mutlu Yaşarlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin