"Yağmur, 12 numaralı masaya bakıver bir kızım."
Asiye Hanım'ın seslenmesiyle yediği yemeğin başından kalktı kız. Hemen yüzüne gülümsemesini yerleştirip müşterilerin yanına geldi.
"Hoş geldiniz."
Kızın güler yüzü gelen bütün müşterileri memnun ediyordu. Yağmur çok güzel, çok güzel gülüşü olan bir kızdı ve sürekli de gülümserdi. Onun suratını asık görmemiştir kimse, öylesi bir neşeydi ondaki. Bütün Rize'nin dilindeydi güzelliği de neşesi de.
"Hoş bulduk." Dedi karşısındaki kadın. Kocasıyla bir akşam yemeği için onların restoranı tercih etmiş gibiydi. Yağmur onların siparişini alıp mutfak kısmına geçti ve aşçıbaşına yapılacakları söyledi. Restoran o gün her günkünden daha kalabalık ve canlıydı.
Çalıştığı bu restoran Asiye Hanım ve Mithat Bey'e aitti. Onlar annesi ve babasının çok eskiden beri dostuydular. Zaten onlar sayesinde Yağmur hiçbir zaman kendisini kimsesiz gibi hissetmiyor, çoğu zaman onlardan anne baba sıcaklığını alıyordu.
Annesini ve babasını kaybettiğinde henüz on yedi yaşında bir ergendi. Yağmurlu bir günde, Rize'nin engebeli yolları almıştı annesini ve babasını. Ergenliği ile birleşen bu olay hayatının en zor günlerini getirmişti ona. Ama bir an olsun umut etmeyi, hayata tutunmayı bırakmamıştı. Sadece ara ara ailesine kızmaktan alıkoyamıyordu kendisini. Onu bırakıp gitmeleri onların suçu değildi biliyordu ama içinde bir yerler hala kırgındı onlara. Üstelik bir kardeşi olmadığı için de ayriyeten kırgındı onlara. Eğer bir kardeşi olsaydı ona tutunurdu belki.
"Yine ne düşünüyor benim güzel kızım?" Asiye Hanım omzunu sıvazladı onun.
Gülümseyerek Asiye Hanım'ın beline tek kolunu koydu o da.
"Annemi ve babamı." Gölgelendi güzel yüzü. "Bazen onları çok özlüyorum Asiye Teyze."
Asiye Hanım diğer kolunu da kızın omzuna sardı ve şefkatle kucakladı onu.
"Ah ah... Özlenmez mi kızım? Anne, baba özlenmez mi?"
Gözünden akan birkaç damla yaş kadının omzunu ıslatmasın diye hemen siliverdi Yağmur. Bazı anlarda böyle çok duygusallaşıyor ve içinde tutamıyordu. Her zaman gülmek, neşe saçmak çoğu zaman böyle yersiz patlamalara sebep oluyordu. Hiç olmadık yerde, olmadık zamanda ağlayacağı tutuyordu. Kızıyordu kendisine, eve kadar tutmak istiyordu ama beceremiyordu işte. Halbuki akşamları yalnız kaldığında, uyumadan hemen önce olsaydı bu ağlayışlar en azından kimseye kendisini açıklamak zorunda kalmazdı.
Annesi ve babasını kaybettikten sonra Mithat Amcası maddi manevi her an yanında olacaklarını söylemişti ama kız maddi yardımların hiçbirini kabul etmemişti. Kızın inadının babasına çektiğini bilen Mithat Bey ne yaparsa yapsın ikna edememişti Yağmur'u. Çareyi kızı restoranda işe almakta bulmuştu. Mithat Bey'in o güne kadar yaptığı en iyi personel alımıydı Yağmur'u işe almak. Restoran kendisininmiş gibi canla başla çalışır, her işe koşar, güler yüzüyle de müşteri çekerdi. Bilirdi ki restorana gelen müşterilerin yarısı kendi itibarındansa yarısı da bu kızın güler yüzündendi. Bu yüzdendir ki dolgun da bir maaş veriyordu Yağmur'a. Bunun sebebi sadece çalışkanlığı değil aynı zamanda kardeşi gibi gördüğü adamın kızı olmasındandı.
Mithat Bey ve Asiye Hanım okutmuştu bir nevi Yağmur'u. Çalıştığına ekstra olarak bir de burs vermişlerdi, bu bursu reddetmemişti Yağmur. Çünkü Mithat Bey ve Asiye Hanım'ın bu bursu arkadaşlarının çocuğu olmasından ziyade okumak isteyen bir öğrenci için verdiklerini biliyordu.
YOU ARE READING
Ben Sana Hala Aşığım
FanfictionSert bir Barış Alper ve onun aksine bir o kadar kırılgan olan Yağmur'un kırgınlıklarla dolu aşkını içeren mini hikayemiz.