Güçlü durmak neydi? İnsan nasıl güçlü dururdu? Kalbi bin parçaya ayrılıyormuş gibi hissederken nasıl gülümserdi? Hayatta duymak isteyeceği son şey kulaklarına davetsiz bir misafir olmuşken canı acımıyormuş gibi nasıl davranırdı?
Karşısındaki esmer kadın hala ondan bir cevap bekliyorken dili lal olmuş gibiydi. Çok büyük bir lokmayı yutuyormuş ama aslında yutamıyormuş gibi hissetti. Boğazında kaldı sanki.
"Memnun oldum Emel." Diyebildi sadece. Masadakilerin ilgisi birkaç kişi hariç onun üzerinden çekilmişken hızlı adımlarla lavaboya gitti. Kapının arkasına yaslanıp yumruk yaptığı elini ağzına bastırdı. Ağlayışının duyulmasını istemiyordu.
Ne bekliyordu ki? Bu ve bunun gibi şeyleri çok defa magazin programlarından duyup sosyal medyada görmemiş miydi? Gayet de her zaman karşısına çıkan şeylerdi bunlar. Ama şimdi farklıydı. Barış, ailesinin yanına getirecek kadar ciddiydi bu kızla. Onu tanıyordu, ciddi olmasaydı getirmezdi.
"Yağmur, iyi misin kızım?"
Alelacele yüzüne su çarptı. Çok belli ediyordu. Kendisini rezil etmekten korkuyordu.
Peçeteyle yüzünü kurularken bir yandan da kilitlediği kapıyı açıyordu.
"İyiyim Asiye Teyze."
"Nasıl iyisin? Yüzün bembeyaz olmuş." Kadının sesinden endişe akıyordu. Biraz önce de kızın iyi olmadığının farkındaydı ama bir anda ne olduğunu anlayamamıştı.
"Biraz midem kötü, düzelirim şimdi."
Konuşarak restoran tarafına geçmişlerdi tekrar. Yağmur yüzünü bir an olsun çevirmedi o masaya.
"Mithat Amcan doktora götürsün seni."
O sırada seslerini duyup gelmişti bile Mithat Bey.
"Ne doktoru? Ne oldu?"
Söylediği bir yalan karşısındaki kadın ve adamı bu kadar endişelendirince vicdanı sızladı kızın. Keşke böyle bir şey demeseydim dedi. Ama o anda aklına ilk o gelmişti.
"Yok bir şey Mithat Amca, midem biraz kötü oldu sadece. Asiye Teyze evham yapıyor."
Biraz da Mithat Bey ısrar etti ama oralı olmadı Yağmur. İyiyim diyerek geçiştirdi onları. Yine de adam da kadın da o gün çalışmasını istemediler. Doğrusu canına minnet buldu bunu Yağmur. O masaya gitmek, bir şeyler sormak istemiyordu.
Mutfak tarafındaki ufak bölmede otururken camdan dışarıyı izliyordu. Restoran iki alçak dağın arasında çok güzel bir manzaraya ev sahipliği ediyordu. İnsanların bazısının sırf bu manzara eşliğinde kuymak yemek için burayı tercih ettiğini biliyordu.
Uzak ve uçsuz görünen yeşil dağların arasında kaybolmak istedi. Ben ne yapıyorum, benim ne işim var burada diye kendisine sormaktan bir an olsun alıkoyamıyordu kendisini. Neden Barış hayatına devam ederken o edemiyordu? Hayatına devam ettiği için Barış'a kızmıyordu. Sağlıklı bir insan ne yaparsa Barış da onu yapıyordu. Üstelik sadece 16 yaşlarındaydılar. Yıllarca süren bir ilişki bile değildi. Bir sene gözden uzak, kimsenin bilmediği bir ilişki yaşamışlardı. Sonrasında bunu bitiren Barış olmuştu.
Öte yandan masada keyifler yerindeydi. Rize'yi henüz gezme fırsatı bulamamalarına rağmen havasına bayılmışlar, restoranın yemekleri de ayrı beğeni toplamıştı. Yemeğin ardından yenilen tatlılar da övgülerden nasibini almıştı.
"Brownie enfes olmuş." Dedi Kaan'ın eşi.
"Benim yediğim tatlı da çok güzeldi, sahi neydi bunun ismi aşkım?" Diye eşine sordu İrfan.
YOU ARE READING
Ben Sana Hala Aşığım
FanficSert bir Barış Alper ve onun aksine bir o kadar kırılgan olan Yağmur'un kırgınlıklarla dolu aşkını içeren mini hikayemiz.