5. Bölüm

211 35 19
                                    

Barış'ın ağzından çıkan her bir kelime bir ok misali saplandı kalbine. Sinirle, tükürürcesine söylemişti. Sanki... Sanki ondan tiksiniyor gibiydi. Bu düşünce kızın canından can kopardı sanki.

Adamın bakışları bir an olsun yumuşamazken kendini sıkarak yukarı çıktı. Daha fazla karşısında ağlamak istemiyordu. Odaya girdiği anda yine bıraktı kendisini. Öyle ağlıyordu ki içi çıkacaktı sanki. Sesi duyulmasın diye yumruğunu ağzına bastırdı. İşte tam da şu anda annesinin olmasını diledi bütün kalbiyle. Barış'tan çektiklerini Barış'ın annesini arayıp anlatacak hali yoktu. Ama kendi annesi olsaydı şimdi her şey daha farklı olurdu. Arayıp bana yol göster derdi.

Öte yandan Barış ağzından çıkanlara anında pişman olmuştu ama ne yazık ki geri alamıyordu. Ne vardı şu sivri dilini tutsaydı, sinirlerine hakim olsaydı! Adı kadar emindi Yağmur'un içerde hüngür hüngür ağladığına.

Kızın kapısına dayandığında şaşırdığı bir durumla karşılaşmadı. Kapıyı açmaya cesaret edemedi ama Yağmur'un ağlama sesleri her ne kadar sessiz dahi olsa geliyordu. Bir yandan da bir şarkı mırıldanıyordu. Söylediği şarkı iyice içini acıttı Barış'ın.

"Sıçtın yine her şeyin içine lan!" Diyerek kendine söylendi. Biraz aşağı inip Yağmur'un sakinleşmesini beklemeye karar verdi. Sonrasında gidip özür dileyecekti kızdan.

Yağmur güçlükle ağlamasını bir nebze olsun dindirdiğinde ayaklandı. Bir dakika bile kalmak istemiyordu artık bu evde. Zaten yarım açılmış olan valizini toparlayıp kapattı. Gerekirse sokakta yatardı ama bu evde kalmazdı.

Birikmiş bir miktar parası vardı, İstanbul'a gelirken de her ne kadar istemese de Mithat Amcası kendisi için fazla olan bir miktar parayı vermişti kıza. Almamak için çok ısrar etmişti ama adam onu bu senin kıdem tazminatın diyerek rahatlatmaya çalışmıştı. Öncelikle bu gece kalacak bir otel, ardından ertesi gün hemen bir ev bulmalıydı.

Ağır valizi zorlukla merdivenlerden indirdi. Ses yapmak istemese de boyundan daha büyük valizi aşağı indirmesi biraz paldır küldür oldu.

Barış düşüncelerinden Yağmur'un aşağı inmesiyle ayrıldı, kızın elinde valizi görünce beyninden vurulmuşa döndü. Yağmur kendisine tek kelime etmeden kapıya giderken durdurdu onu.

"Nereye Yağmur?" Diye korkuyla sordu.

"Sana yeterince rahatsızlık verdim, daha fazla kalamam. Her şey için teşekkürler."

Ağladığından ötürü sesi çok tiz ve çatallıydı. Ulan Barış, ulan Barış dedi kendi kendine. Ne sivri dilli, ne sert adamsın, yazık ettin kıza diye söylenip durdu.

"Yağmur ben özür dilerim, öyle saçmaladım bir an. Yorgunluğuma ver."

"Önemli değil Barış." Konuşurken adamın yüzüne dahi bakmıyor yerdeki parkeyi izliyordu. "Ben artık gitsem iyi olacak."

"Yağmur..." Sesi bir inilti gibiydi. "Gitme lütfen."

Duymadı bile dediklerini Yağmur. Kapıyı açmıştı çoktan.

"Ne olursun dur, bekle." Hala gidiyordu kız. En sonunda onu kolundan kavradı. Yıllar sonra ilk temaslarıydı bu. Baştan ayağı çarpılmış gibi hissetti Barış. "Bari on dakika bekle, lütfen. Azıcık bile hatrımvarsa, ne olursun."

Kızı zorlukla içeri çekti. Ama kararlıydı Yağmur, on dakika içinde Barış ne yaparsa yapsın gidecekti.

Barış ise kızı gitmemesi için defalarca tembihleyerek odasına çıktı. Yağmur'u ancak annesiyle babası ikna ederdi. Babasını arayıp olanları anlatsa temiz bir dayak yiyeceğinden adı kadar emindi. En iyisi annesini aramaktı. Hoş o da babasından farksızdı ya son çaresiydi işte.

Ben Sana Hala AşığımWhere stories live. Discover now