1.BÖLÜM

1 1 0
                                    

Alarmın sesiyle uyanan Halil uykulu gözlerle telefonu eline aldı ve alarmı erteledi. Derin bir nefes vererek tekrar gözlerini kapattı ve dinlendirdi. Gece geç uyuduğu için uyku sersemiydi. Vücudundaki ağrılar ve uykusuzluk ayağa kalkmasına engel oluyordu. Oysaki önemli bir toplantısı vardı ve arkadaşlarıyla birlikte yetişmesi lazımdı. Başını yastığa gömerek uyudu.

Alarm tekrar çalınca üzerindeki battaniyeyi kenara atıp doğruldu. Başı hafif döner gibi oldu, gözlerini ovaladı. Yan odalarda kalan arkadaşları Uğur ve Serkan'ı kontrol etmek için yanlarına gitti. Serkan, çoktan kalkmış ve hazırlanmıştı. Uğur ise hala uyuyordu. Halil, Uğur'u sarsarak uyandırdı:

"Uğur hadi kalk işe geç kalıyoruz!", diye bağırdı. Serkan pijamalarını katlayarak:

"Her sabah aynı şeyle uğraşıyoruz. Bu adamın nasıl derin bir uykusu var anlamadım ki?", diyerek güldü. Halil tekrar Uğur'a döndü ve şakadan iki tane vurarak:

"Hadi kalk!", dedi. Uğur seslerden rahatsız olmuştu ve kimse ona dokunmasın diye elini boşlukta savurdu. Halil ve Serkan üzerindeki battaniyeyi çektiler. Uğur baygın gözlerle bir onlara bir de doğmak üzere olan güneşe baktı. Ayağa kalkarak:

"Ben askerliğimi yapalı yıllar oldu. Bu saatte insan uyandırılır mı?", diye sordu. Lavaboya doğru yürürken Halil arkasından konuştu:

"Profesör sabah erkenden toplantı yapılacak dedi unuttun mu? Çok geç olmadan gidelim, toplantıdan sonra izinli oluruz.", dedi.

"Doğru ya unutmuşum ben onu.", dedikten sonra lavaboya girdi.

Yatağını toplayan Serkan, dışarı düşünceli düşünceli bakan Halil'e baktı:

"Ne düşünüyorsun öyle?", Halil kendini toparlayarak Serkan'a döndü:

"Profesörün dünkü konuşmalarını... Dün sabah gayet iyiydi ama akşam ne olduysa tedirgindi. Bir şey mi oldu? Yolunda gitmeyen bir şeyler mi var acaba?"

"Zannetmiyorum. Belki ailesel bir konudur. Ya da önemli bir konu var ise bize gerekli açıklamayı yapar elbette."

"Aynen katılıyorum.", dedi ve lavabonun ışığını kapatarak yanlarına geldi Uğur. "Ben de fark ettim ama sesimi çıkarmadım. Belki kızlar biliyordur."

"Sorarız onlara da.", dedi ve ayağa kalktı Halil. "Neyse hadi çıkalım, kahvaltıyı merkezde yaparız.", dedi ve arabanın anahtarlarını aldıktan sonra evden çıktılar.

Elif, aynanın karşısında makyajını yaparken Aynur ve Sevim kıyafetlerini giyiyorlardı. Elif makyaj malzemelerini yerine yerleştirdikten sonra kıyafetini ayarlamak için dolabını açtı. Makyajına uygun kombin seçmek için kıyafetleri aynanın karşısında üstüne tutup denedi. Beğenmediklerini yatağın üstüne attı. Aynur yan odadan, Elif'in odasına geldi. Etrafın dağınıklığına aldırış etmeden:

"Hadi Elif geç kalıyoruz.", dedi.

"Kahverengi kazağımı bulursam hemen geleceğim. Ben nereye koydum? Hatırlamıyorum şu an."

"İllaki o şart mı? Bir sürü kıyafetin var zaten.", siyah kazağı ona uzatarak, "Al bunu giy. Geç kalırsak profesör kızar bize."

"Bir şey demez merak etme. Bir bahane uydururuz.", dedi ve aramaya devam etti.

Sevim, elinde Elif'in kahverengi kazağıyla odaya girdi. Ona uzatarak:

"Benim kıyafetlerimle karışmış, hadi çabuk giy gidelim.", dedi. Elif hızlıca kazağı giydi ve kazağın altında kalan saçlarını düzeltip, makyaj masasının üstündeki takılarını taktıktan sonra çantasını koluna taktı.

KABİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin