Son bahar gelip çatmışdı.Gayenin ilkbaharıydı amma.Gaye o kadar iyi osmanlıca öğrenmişti ki, mahnı bile okuyordu hatta.
Her haremi temizlediğinde ,,Deniz Üstü Köpürür" söylerdi, ya da uçsuz bucaksız masmavi denize baktığında.Bu mahnıyı Sultan Ahmed ona okurdu hep.İlk bahardan son bahara kadar, o kadar söylemişti ki, Gaye ezberlemişti.
Artık Gaye Sultan Ahmede o mahnıyı söylüyordu.Ha bu arada, artık Gaye kaçmıyordu.O olaydan sonra bir daha cesaret edememişti zaten, ama kaçmak da istemiyordu.Gitse nereye gidecekti? Kaçsa kime gidecekti? Ana yok, baba yok, yetimin biriydi.Ama Nigar Kalfayı anası yerine koymuştu.Nigar kalfada onu kızı yerine.Gayeyi koruyup kollar, yeni giyisiler dikerdi ona.Saçını örerdi.Gayenin 14 yaşı olduğunda en pahalı kumaşını kullanıp ona elbise dikmişti.Hünkar da pek beğenmişti.Gaye bu fesil arasında hiç kanı kaynamamıştı Hünkara.Hep bakışlarıyla,dokunuşlarıyla rahatsız edici bulurdu Hünkarı.Ama severdi nazikliğini.Hünkarı abisi,Nigar kalfayı anası yerine koymuştu genç kız.
Hünkar abi derdi Ahmede. Hep güldürürdü bu, cariyeleri de,Hünkarı da.Kimse de kızmazdı ona, çocuktur, büyüyünce diyişi değişir diye gülüp geçiyorlardı.
...
Tüm gün cariyelerle güler konuşur, arada mutfakta Gül ağayı kızdırırdı.Gah bahçede mahnı söyler gah da ordan oraya kelebek, kuş dalıyca koşturur dururdu.Masumluğunu yitirmemişti.
Bu gün de bir kıyafet giymiş,bir giysi giymiş, gel göresen.Nigar anaya zorla diktirdiği rahat kıyafet.
şapkasını takmazdı sarayda.Çarşıya inerken yad takardı.
"Gaye, gel çıkar bunu, bak bu elbiseleriyden giy, ha?"
"Yoh ana,giymiyecem, bunlan gezecem."
Diye ısrarla güldü Gaye.
Nigar kalfanın yüzü gayeyi güldürecek şekilde düştü.
"Eh,peki."
Nigar hareme gitti,kızları kaldırmaya.Gaye hep erken kalkardı sarayın dışındaki kediye ekmekle süt vermek için.Gizlice mutfağa girdi, bir ekmek bi qapda süt alıp qoştu sarayın kapısına.Devasa kırmızı kıyafetler giyen adamlara yaklaştı.süt kabını arkasında, ekmeğide yakasının cebine koymuştu.
"Emmiler,kapıyı açın da."
Yeniçeriler bir süre kıza baktı.Biri konuştu;
"Ne için çıkarsın dışarı bala?"
"Kedi var, yazık açlıktan patilerini yiyi."
Yeniçeriler tebessüm edip kapıyı açtılar.
Ve geçmesini beklediler."Kedi buralarda dolaşıyıdı, git bak hele oradamı gine."
Kafasını salladı ve neşeyle dışarı çıktı kedi hemen duvarın kenarında yatıyordu.
Kızı görmesiyle koşarak kıza geldi.
Kız gülerek eğildi ve kafasını okşayıp ve arkasında sakladığı kapı çıkarıp kedinin önüne,yere koydu.Kedi sütü iştahla içerken bir yandan da o da sütün içine yakasına sakladığı ekmeği çıkarıp denleyerek dökmeye başladı.Kedi iştahla hem sütü içine çekmiş ekmeği yiyor,hem de süt içiyordu.Sonra birden "Destur!" Sesi geldi.
Gaye irkilip ayağa kalktı ve kimin geldiğine bakmak için arkasına döndü.
Gelen Hünkar dı.
"Bu seher vakti ne ararsın burda."Gaye saygıyla eğildikten sonra kediyi gösterdi.
Kedi korkmuştu.Yemek yemiyir sadece korkarak hünkara bakıyordu.Gaye eğildi ve kafasını okşadı"Korkma de haydi ye yemaani."
Kedi rahatlamışçasına yavaşça kaba yaklaşıp tekrar yemeye başladı.
Eskisine göre daha yavaşça yiyordu,doymuş gibiydi.Gaye ayağa kalkıp hünkara baktı.
Hünkar gülerek kediye bakıyordu."Bu bala için mi sabah erkenden kalkarsın sen."
Gözlerindeki gülümseme kaybolmadan Gayeye çevirdi.
"Hee..anama deme hünkar abi, valla bırakmaz beni dışarı çıkmaa, sora aç kalır bu sabi."
Hünkarın gülümsemesi hafifçe büyüdü.
"De haydi, içeri gir."Gaye hafif tebessüm etti.Belli ki demeyecekti Nigar Kalfaya.koşarak içeri girdi.
Sonra Hünkarı görmedi.
Bir iki saat GülHanede oyalandı durdu.Hünkarın sadece aile üyeleri oraya girebilirdi, bir de küçük Gaye.Sonra birden Nigar Kalfa geldi temiz GülHanenin altın kapısından.
Biraz endişeliydi,ama soğuk yüzü bu ifadeyi bastırıyordu.Yaklaşıp Gayenin kolundan tuttu.
"Gel."Gaye şaşkınlıkla kafasını çevirip kalfaya baktı
"Nereye ana?"
Bir yanıt alamadı.
Sürüklenirce GülHanenin kapılarından çıktı, götürüldü hamama.
O an anladı,hünkarın yanına gideceğini.Cariyeler bir güzel keseledi,yıkadı,kuruttu,giydirdi.Yolladılar Has odaya.
Her bu kapıya girdiğinde ya da önünden geçtiğinde bir huylanırdı zaten.
Rahat yumuşak kıyafet giymişti, ama elbiseydi.Hiçte sevmezdi bilimısınız.bilisiniz.
Açtılar 8-9 metre demir altın karışık kapıyı.
Çekinerek girdi içeri.Sonra baktı gördü oda boş, başladı etrafa bakınmaya.
Sonra arkadan bir ses geldi ve zaman durdu."Hatunum."
Neşeli ve sert ifadesiyle hünkar çıkıverdi arkadan.
Gaye eğildi, sonra başladı hünkara bakmaya.Birde çekik gözü yuvarlak olmamışmı..kafası sarhoş oluyordu hünkarın baktıkça.
Sonra bu gördü ki, hünkar dinmez-söylemez öyle durup bakıyor buna, bu konuyu açtı."Beni çağırmışsınız Hünkar abi."
Hünkar hızını biraz arttırıp ona 2 adım attı ve kolunu tuttu.Hafif de sıkmaya başladı yüzündeki gülümseyen ifade kaybolmuyorken.Aşk dolu gülüş tehlikeli bir gülüşe dönüştü.Sesi ve nefesi her geçen saniye derinleşiyordu.
"Hünkar abin değil, Hünkarın olmak istiyorum hatun."
Sabahki hünkarla naharki hünkar bambaşka insanlar gibiydi.Sabah gayeyi kardeşi olarak gören nazik hünkar, nahar da kardeşten daha fazlasını isteyen hünkar vardı Gayenin önünde.Sanki içindeki alev bir daha körüklenmiş, kendi kendine 'ben neden bu kızın beni istememesine baş eğiyorum' diye isyan edip egosu da körüklenmişti.
"Hünkar abin değil, Hünkarın olmak istiyorum hatun."
Gayenin kafasında bu söz defalarca tekrar etti her dakika daha çok sıkılan kolunu umursamadan.
Yani bu söz şöyleydi
*"Abin değil, kocan olmak istiyorum hatun"* gibi.Gaye böyle anlamıştı en azından yani.
1 dakikalık sükutun ardında Gaye dindi."Aman Hünkar abi, etme eyleme."
Sesi çok hafif yalvarırcaydı."Bırak gidem hünkar abi"
Hünkar sırıttı
"Benim olmadan nereye gittiğini sanarsın."Elini koluna daha sıkı dolayıp çekti kendine.Gaye bilmiyordu ne yapsın.Geçen yıl ki, gibi şanslı da olamayabilirdi.