Ortaya çıkan kelimeyi tekrar tekrar okuduğunda korkudan titremeye başlamıştı. Peşimdesin, ha? dedi kendi kendine. Kim peşindeydi?
Hızla odasından çıkıp Deniz'in yanına gitti. Kapıyı çalmamıştı, bu gereksiz şakasının hesabını sormak için sertçe kapıyı açtı, ikizi yatakta uzanmış müzik dinliyordu.
Yanına gidip kulaklığını çıkarttığında Deniz sinirli ve şaşkın gözlerle kardeşine bakıyordu. Tam da en sevdiği yeri dinliyordu, bu yaptığının önemli bir açıklaması olsa iyi olurdu. Derin'in gözlerindeki ifadeyi görünce neden bu şekilde odaya girdiğini soran bir bakış attı.
"Bunlar..." dedi Derin elindeki zarfları ve şiir kağıtlarını yatağa fırlatarak, "Bunları sen mi yazdın?"
Deniz öfkeyle fırlatılmış kağıtlara baktı, neyden bahsediyordu?
"Efendim?"
"Deniz, bunları sen mi yazdın diyorum."
İlk önce yatağındaki zarflara baktı, siyahtılar ve üzerlerinde DİMİTRA yazıyordu.
"Dimitra mı?" şaşkınlıkla mırıldanırken bir yandan da kağıtları okumaya başladı.
"Bunlar ne?"
"Ben de sana soruyorum." Gözlerini kırpıştırarak kıvırcık saçlarıyla yolarcasına oynayan kardeşine baktı. Onu mu suçluyordu?
"Nereden bilebilirim?"
"Şakayı daha fazla uzatmanın anlamı yok Deniz. Komik olmaktan çıktı."
"Benim yazdığımı düşünmene sebep olan şey ne?"
"Zarfın üzerinde Dimitra yazıyor, bu adı ve Türkçeyi bilen sen ve abim varsınız."
"Saçmalıyorsun farkında mısın? Neden böyle boş bir şaka yapmaya çalışayım? Komik bile değil."
Kafasında tarttığında Deniz'in haklı olduğunu gördü. Haklı olduğunu kabul etmek istemiyordu, şiirlerin de, akrostişin de Deniz'in küçük bir şakası olmasını istiyordu.
"Sen yazmadıysan kim yazdı? Deniz, kafayı yiyeceğim resmen açık açık tehdit ediliyorum."
"Bilmiyorum, belki de Rusya'da tanıştığımız birisi yazmıştır. İlk bakışta Türkçe bilip bilmediklerini anlayamayız, değil mi?"
"Basit bir şakadır umarım. Ve Deniz, odana alacaklı gibi geldiğim için özür dilerim."
"Sorun değil. Bugün Okan'ı gördüm."
Gözlerini devirmemek için kendisini tutarak devam etmesini söyleyen bir baş hareketi yaptı.
"Bunu benden duymanı istemezdim ama... Pislik yanında Duygu'yla geziyordu. Beni görünce panikledi."
Duygu ismini duyunca Derin kafasına kaynar sular dökülmüş gibi hissetti. Oysa Okan daha o sabah pişman olduğunu söylemişti.
"Beraber cehenneme kadar gidebilirler, beni ilgilendirmiyor. Gitmem gerek," dedi elindeki zarfları göstererek, "zarflar beni bekler."
Odasına geçtiğinde içinde Okan'a karşı olan tüm sevgi paramparça olmuştu. Aslında bu okulun herkesle birlikte olan kızını Derin'e tercih ettiği zaman olmalıydı. Ne kadar da kördü.
Saat pek geç olmamıştı ama üzerinde günün yorgunluğu vardı. Yatağına uzandığı gibi gözlerini kapattı.
Karşısında hava alanında gördüğü kapşonluyu gördüğünde donup kaldı. Onun burada ne işi vardı? Etrafına bakındı, burası da neresiydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKİP
Mystery / ThrillerSiyah bir zarf, beyaz bir sesleniş... On yedi yaşında bir kız, tonlarca tehdit ve tonlarca sonuç... Takipçi ile tanışmaya hazır mısınız?