Notte diğerleri gibi değildi. Hiçbir yönüyle kimseye benzemiyordu. Bakışları değdiği herşeyi eritiyormuş, yürüdüğü yerde buzlar oluşuyormuş gibi hissettiriyordu. Aşırı derin biriydi. İnsanlar aleminde yeni bir tür gibiydi. Açıklaması zordu. Zaten ortaya çıktığından beri Karen'in kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Kendisine hiçbir zararı dokunmamıştı ancak çok eski bir dürtü, insan canlısına özgü fakat hiç de hümanist olamayan bir şey ondan uzak durmasını söylüyordu. Bu dürtü seneler önce birilerine cadı lakabı taktırıp onları yaktırmıştı. Zencilere de aynı şey olmuştu. Eşcinseller zorbalık görmüştü yine aynı dürtü yüzünden.
Farklı olandan korkmak.
Sonuçta Karen de buna karşı koyacak kadar özel ve harika biri gibi hissetmiyordu. Yine de ilgisini çekmiyor değildi. Aralarındaki garip bağ hâlâ oradaydı. Bir de zihnindeki ses kesilmişti. Belki de artık düşüneği başka bir şey olduğu içindi?
Öğle tenefüsüydü. Notte şimdi birkaç metre ileride kantin tezgahına yaslanmıştı. Kimseyle muhabbet etmiyor, sadece görevliden bir şey bekliyordu. Bugünkü ilk dört derste de kendisini tanıtmak dışında hiç konuşmamıştı. Karen de böyleydi. Ortamların sessizi olmada bir rakibi çıkmıştı şimdi. Kime sorsanız Karen hakkında söylecekleri ilk iki özellik sessiz ve analizci olması olurdu. Düşündüklerini ve dakikalardır Notte'yi izleyip tek kelime etmeyişini gözden geçirdi. Ne kadar da haklı olduklarını fark edip güldü.
Karşısında Bora, onun yanında Luna oturuyordu. Emre de hemen sağındaki sandalyede bağıra bağıra başından geçen komik bir olayı anlatıyordu. Luna birden kahkaha atmaya başladı. Bora ise şaşkın şaşkın bakıyordu. "Ben anlamadım." dedi. Luna daha da çok güldü. Karen tekrar kantin tezgahına döndü. Notte'nin görevliye bir miktar para uzattığını gördü. Görevli de onun eline bir tost tutuşturdu. Kapkara saçları kulaklarını kapatacak şekilde yanlara düştü ve Notte elinde tostuyla bu tarafa döndü. Kız onun teker teker masalara göz attığını gördü. O an en arkadaki bir tane hariç tüm masaların dolu olduğunu fark etti. Notte o masaya yöneldi.
Karen'in karşısındaki sarışın çocuk da bunu fark etmişti. "Yazık lan..." diye mırıldandı Bora. "Resmen dram." dedi acıyan bir sesle Luna. Emre gergin gergin oturuşunu düzeltti ve kaşlarını çattı. "Bilmiyorum, bence bunu dert edecek birine benzemiyor." dedi ve kıkırdadı. "Yağmurdan kurtaracağınız bir kedi yavrusundan çok zevkle ciğerinizi parçalayacak bir kaplan gibi."
"Yeni olmak zordur ama." diye yorumda bulundu Karen. Her nedense yanındaki kızıl çocuğun yüzü düştü. Bora sonunda bir karar vermiş gibiydi. "Adını bilen var mı?" Karen sonucunu düşünmeden cevap verdi.
"Notte. İtalyanca gece demekmiş."
Luna tek kaşını kaldırdı ve muzip muzip gülümsedi.
"NOTTE!" Bora yeni çocuğa seslendi. Kolunu gel işareti yaparak havada sallıyordu. Notte teklifi reddetmedi. Yüzünde mahcubiyet ve şaşkınlık karışımı bir ifade, elinde tostuyla masaya yaklaştı. Tipleri ben Avrupalıyım diye bağıran ikizler ona sırıtarak bakıyordu. Karen bu konuda ne hissedeceğine karar veremedi. Emre ise daha berbat bir haldeydi. Ağzı hafif açık kalmıştı. Notte'yi masada istemediği gözünden belli oluyordu. Şakağından bir ter damlası düştü. Notte Luna'nın yanındaki sandalyeyi çekip oturdu. "Selam."
"Ben Luna, yanımdaki de kardeşim Bora. Önündeki Emre." diye herkesi tanıttı. Sonra "Yanında da Karen Yaştoprak var. Masadaki tek yüzde yüz, öz, türk kızı." diye sırıtarak Karen'i gururla sundu. Çocuğun birşey demesini bekledi. Ancak demeyince tekrar kendi konuştu. "Gerçi ikiniz tanıştınız sanırım. Sen de İtalyanmışsın?"
Notte "Evet." dedi dalgın dalgın ve belli belirsiz gülümsedi. Bora lafa girdi. "Yakında alışırsın. İyi bi' çocuğa benziyorsun." Bunun üzerine Notte biraz daha samimi bir tavır takındı ve teşekkür etti. Sonra başını Emre'ye çevirdi. Gözlerini kıstı.
"Bayağı tanıdık geliyorsun."
Emre'nin her zamanki neşesinden eser kalmamıştı. Boğazını temizledi ve özgüvensiz bir cevap verdi.
"Mavikayaç küçük bir kasaba."
~~~
Notte'nin ilk görev günü sona ermek üzereydi. Tüm o gereksiz dersler bitmişti. Artık kimseyle konuşmak zorunda da değildi. Özellikle ikizler çok cana yakındı ancak sosyalleşmek onu yoruyor ve hedefinden sapıyormuş gibi hissettiriryordu. Olmayan yapılacaklar listesine hayali bir tik attı. Karen Yaştoprak'ı bul: yapıldı.En azından planı tıkır tıkır işliyordu. Karen ve arkadaşlarını yakınlaşmak adına akşam için evine davet etti. İkizler hemen kabul etti. Kızıl çocuğun gelmek istemeyeceğinden emin gibiydi. Bir önemi yoktu. Karen ise istiyordu. Teklifi sunduğunda tekrar kızın zihnine daldı ve kendisine asla itiraf etmeyeceği o merakı gördü. Kız, Notte'yi tanımak istiyordu. Bu oğlanın çok hoşuna gitmişti.
Son zil çaldığında dolabında fazladan oyalandı. Okulun tamamen boşalmasını bekliyordu. Bundan emin olduğu anda çimenlik okul bahçesine çıktı. Belinde fena bir acı vardı. Yarası iyileşmiyordu. Güneş batmakta olduğundan gökyüzü turuncuydu. Eski tip evlerin ardından uzun uzun çam ağaçları görünüyordu. Gideceği yer orasıydı. Akşama misafiri vardı sonuçta. Evi düzenlemeliydi. Bu düşünceyle dudaklarının kıvrılmasına engel olamadı. Tebessüm ile sanki içinde bir kıvılcım çakmıştı. Ateşlenen bir coşkuyla sırıttı. Bir saniye sonra kahkaha atıyordu. Nedeninden emin bile değildi ama bir gülme krizine girdi. Manyak gibi hissetti kendini. Kilitlenmiş okul kapısına doğru koşmaya başladı. İyice hızlandı. Tam kapıya çarpıyordu ki aniden tüm gücüyle yeri itti. Kapıyı aşacak kadar yükseğe sıçramıştı. Sonra kollarını açtı ve dönüşüme izin verdi. Havadayken bir sıcaklık dalgası göğsünden tüm bedenine yayıldı. Parmak uçlarına vardığında kollarının yerinde kanatlar, burnunun yerinde bir gaga vardı. Çılgınca bir zevkle artık iyice batmış güneşe doğru süzüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavikayaç
Fantasy~~~Henüz iyi bir açıklama bulamadım o yüzden bu, yazarın notu gibi bir şey oluyor. Hikayem fantastik türünde. Sadece giriş bölümünü okursanız nasıl bir "fantastik" olduğunu hemen hemen anlayacaksınız ama bu, sizi sıkacağı veya şaşırtmayacağı anlamın...