SELAMLAR BÖLÜME BAŞLAMADAN ÖNCE BİR HATIRLATMAM OLUCAK BU KİTABI ARKADAŞIMLA BERABER YAZIYORUZ YANİ BURDAKİ YAZILANLARDAN ÇOĞU BENİM CÜMLEM DEĞİL ARKADAŞIMIN HESABINI EN KISA ZAMANDA BIRAKICAM ONU DA TAKİP EDERSENİZ SEVİNİRİM.. VE AYRICA TİKTOK HESABIMIZA DA GÖZ ATABİLİRSİNİZ!!!!
https://www.tiktok.com/@asenaelci
"Dikkatini topla asker"
Bacağımın hemen arkasında silahın kabzasıyla vurulunca acıyla inledim ve kafamı yukarı kaldırdım. Benden üst rütbedeki Ahu bana bakıyordu. Ahu Sever. Gözlerimi kısarak derin bir nefes verdim. "Bunu sana sormadım."
Kaşlarını kaldırdı ve alaycı bir şekilde güldü. "Rütbedeyiz İkbal."
Silahımı ani bir sinirle havaya ardından Ahu'nun kafasına doğru tuttum. "Hey, neye sinirlendin askerliğin gidecek indir o silahı."
Emrine itaat etmeden hızlıca tetiği çekerken arkadan bir el silahı tutan elimi kavradı. "Merhametimiz yok İkbal." Melisa'nın sesini duyunca beynime giden kan kesildi. Selin elinde silahını tutuyordu "Çekin vurun beni."
Selin ciddi anlamda tabancanın tetiğini çekti. "Seni vuramam komutanımızın emri fakat..." Tabancayı sol bacağıma doğrulttu nişan aldı, ben uzatmasını beklerken tetiği çekti ve ben bacağımı tutarak yere eğildim oluk oluk kan vardı. "Lan!" Arkadan gelen sesle kafamı çevirdim.
Emir geliyordu.Fakat öyle bir şiddetle geliyordu ki Allah bile şeytana bu kadar sinirlenmemiştir.
"Lan ben size onun kılına zarar gelmeyecek demedim mi!"
Ahu hızlıca konuya girdi.Benle göz göze gelmiyordu. "Komutanım...Eğitimin parçası..." Hiddetle bağıracağını anladım ve gözlerimi yumdum.
Esip gürleyen sesi geldi kulağıma... "Lan, sikerim böyle eğitimi! Revire götürün, hemen!" Yavşak Ahu hemen yılıştı. "Bari sedye getirs..." "Ahu, konuşma. Sırtında taşıyacaksın bu bir emirdir!" "Ama..." "Ahu Sever, görevden men edilmek istemiyorsan sırtlan İkbal'i!" Ahu homurdansa da sırtına aldı beni kıyafetleri kan oluyordu ben de inadına kanımı ona sürüyordum.
"Sana hâlâ güvenmiyorum."
Time gireli 1 gün olmuştu güvenmesini beklemiyordum. Tabii, onların beni vurma sebebini çok iyi biliyordum:Ahu'nun ölen annesinin kolyesi benim yastığımın altından çıkmıştı. Nasıl oldu bilmesem de yanlış anlaşılmaydı.Tabii, duysa beni resmen öldüreceği bir gerçek vardı:Ben aralarına sızan bir teröristtim... Daldığım düşünceleri revire girmemiz bozduğunda etrafa baktım.Bembeyaz bir odaydı.Ahu, beni yatağa bıraktı ve ilk yardım çantasına ilerledi.Sargı bezini hızlıca aldı ve yanıma ilerledi.Gram bilgisi yok gibi görünse de, kanı temizleyip ayağımı sardı.Tam o sırada kapıda Emir belirdi.Kumralım...Doğrusu sahiplenme eki yanlıştı.Ama bu alışkanlıktı.Biz, askerî okulda tanışmıştık kısacası öbür herkes gibi 1 yıldır tanışıyorduk.Baya iyi arkadaşımdı ve beni koruyordu.O herkesi koruyordu.
"Ahu çık." dedi kalın bir sesle.Ahu, hemen ayaklanarak asker selamına durdu sonra emre itaat ederek çıktı ve kapıyı kapattı. "Eğer cidden bir hırsızsan cezanı ben veririm...Başka kimse değil."
Cezanın ne olduğunu biliyordum.Kısaca timden götüme tekmeyi koyardı.Ama askerlerini önemserdi, fiziksel acıya izin vermezdi. "Kurşun bacağını sıyırmış." dedi bacağıma bakarken dikkatlice inceliyordu bacağımı. "Ahu'ya ceza verecek misin ya da Selen ve Melisa'ya." Başını salladı ciddiyetle. "Kolay bir ceza vereceğim. Parkurda 50 tur koşu Normalde daha ağır ceza verirdim ama kadınlara saygı esastır." Kafamı sallayarak onayladım. Ayağa kalkmaya çalıştım ki evet bacağımı unutmuşum. Lök diye yeri boyluyordum ki bir el belimi kavrayarak yere düşmemi engelledi. Kafamı kaldırınca görmeyi beklediğim kişi Emir'di, revirde çalışan sarışın bomba Eren değil. "Yakaladım, az daha düşüyordun." Boş boş gözlerimi kırpıştırdım.
"Teşekkürler" diyerek kollarından sıyrılmaya çalıştım fakat beni hala tutuyordu. Kollarını sıkılaştırdı ve fısıldadı. "Yakından daha g..." Cümlesini tamamlayamadı çünkü yüzüne Emir tarafından atılan sargı bezi parçası görüşünü kesmişti.
"Gözlerini sarman gerekebilir Eren. Ayrıca senin sevgilin yok mu?" Eren emredersiniz komutanım gibi birşey mırıldanarak toz oldu.Bense bu görüntüye göz devirdim. Eren adlı bomba çok yavşaktı. Üstelik sevgilisi varken...
Emir, odada derin bir sessizlik hakimken gözlerini bana dikti. Bir an, her şeyin tamamen değişebileceğini düşündüm. Beni ne kadar iyi tanıdığını ve içimdeki mücadeleyi fark ettiğini hissettim. Ama o an, sadece emirlerinin geçerli olduğunu bilerek, derin bir nefes aldı.
"İkbal," dedi, sesinde bir sertlik vardı, ama bir o kadar da soğukkanlıydı. "Beni burada kimse kandıramaz. Bu yaptığın sadece bir hata değil, kendi hayatını riske atmandı. Ama gözümde seni suçlu görmeyeceğim. Şu an işlediğiniz hata çok büyük, ama savaşta hata yapmak, hepimizin başına gelebilir." Emir'in kelimeleri, beni rahatlattığı kadar bir korku da uyandırdı. Savaşın ne kadar acımasız olduğunu ve her şeyin aniden ters dönebildiğini biliyordum. Adem, Emir'in yanına yaklaşarak, "Bu durumu kontrol altına almalı ve disiplinli bir şekilde çözmeliyiz," dedi. Sesindeki soğukkanlılık, bu tür durumların onun için sıradan olduğunu gösteriyordu.
Emir bir an durakladı ve sonra gözlerini tekrar bana çevirdi. "İkbal, burada hayatını kaybedebilirdin. Hata yapma hakkın yok. Bu bir ordu. Her hata, geri dönüşü olmayan bir felakete yol açabilir." İçimdeki acıyı biraz daha derinden hissettim. Bacağım hala zonkluyordu, ama hissettiğim şey, bedensel acıdan çok daha fazlaydı. Bu insanlar bana güveniyor muydu? Gerçekten aralarına sızmış bir terörist miydim? Ahu'nun annesinin kolyesinin yanlışlıkla benim yatağımın altına çıkması ne anlama geliyordu? Bu düşünceler beynimi kemirirken, Doruk odada sessizce hareket ederek, "Şüphelerimiz her geçen dakika daha da artıyor. Bu tür yanlış anlamaların önüne geçmek için, bir açıklama yapmak gerekebilir," dedi.
Emir, Doruk'un sözlerine tepki vermeden önce gözlerini bana tekrar dikti. "O açıklamayı yapman gerekmiyor, İkbal. Kendi hikayenin sonunu sen yazacaksın. Bu noktada kimse sana bir şey dayatamaz. Ama unutma, burada hepimizin hayatı birbirine bağlı. Eğer bir zincir kırılırsa, hepimiz düşeriz." Bir anlık sessizliğin ardından, Selin söze girdi, "Ama bu olay gerçekten eğitim amacıyla yapılmış olamaz. Bunu düşündüğümüzde, İkbal'in içeri sızması başka bir amaç taşıyor olabilir. Eğitimin sınırları aşılmamalıydı."
Giray, odada herkesin sessizliğine son vererek, "Aksi takdirde, burada biz birbirimize güvenemeyiz," dedi. "Ve güven, bu ordunun temeli." Emir, bir süre daha sessiz kaldı, ama sonunda kararını verdi. "Bunlar hepsi önemli şeyler, ama önce şu anda burada kalıp, güvenliğimiz için birlikte hareket etmemiz lazım. İkbal, sende bir şeyler gizleniyor olabilir, ama seni yalnız bırakmak istemiyorum. Ahu ve Doruk, bacağındaki yarayı kontrol etmeye devam edin. Ancak unutmamanız gereken şey şu: Bu güvenliğin en küçük zayıf halkası bile felakete yol açabilir." Oğuz, başka bir açıdan durumu ele alarak, "Evet, bu noktada herkesin en iyi performansını göstermesi gerekiyor. Eğitimin parçasıydı, ama hatalar burada telafi edilemez," dedi.
"Eğer bir şeyler gizliyorsa, ona odaklanmalıyız." Emir'in yüzündeki ifade sertleşti. "Bunu birlikte çözeceğiz," dedi, gözlerini tek tek odadaki herkese odaklayarak. "Herkes, görevine odaklansın. İkbal, seninle yalnız konuşmamız gerekebilir. " Emir, odadakilere gözleriyle çıkın işareti yaptı ve yanıma oturdu. "İkbal, güvenmeye çalıştığın insanları doğru seçmek zorundasın. Bunu unutma," dedi. Ve o anda, aslında kiminle mücadele ettiğimi bir kez daha sorgulamaya başladım. İçimdeki savaş bitmemişti ve bu orduda hayatta kalmak için, sadece dış düşmanlarla değil, kendi geçmişimle de yüzleşmem gerekiyordu.
Ahu birden bağırdı "Artık içeri mi girsek!" Emir ise her zamanki soğuk sesiyle (yürüyen odun) "Gelin!" diye bağırdı ve içeri geldiler.
1. BÖLÜM BU KADARDI UMARIM VEĞENMİŞSİNİZDİR... VOTE VERMEYİ UNUTMAYINNNN!!!!!!
1022 KELİME
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ TİMİ
ChickLitYüzünde buruk bir gülümsemeyle bel ki de son kez -"Elveda Asenam" dedi...