Felix odadan çıktıktan sonra masanın üstündeki şişeyi tutup duvara fırlattım, her bir parçası yerde durmak yerine kalbime batıyordu. Onunla ilk defa böyle kırıcı konuşmuştum, ilk kez böyle ileri gitmiştim ama... Ama.
O öfkeyle barda durmayıp kendimi dışarı attım, nefes almak zor geliyordu. Arabayı geçerek yürümeye başladım. Adımlarım yavaş düşüncelerim bir o kadar hızlıydı. Bir sürü el gibi kafamı esir almıştı karanlık düşüncelerim. Elimi saçlarım arasından geçirdim saçlarımı dipten koparırcasına.
Farkına varmadan yürüdüğümü Felix'in evinin önüne geldiğimde fark etmiştim.
Ben Felix'i istiyordum.
O beni istemiyordu. Artık.
Ben onsuz yaşayamazdım.
Belki o dururdu.
Apartmana doğru yürüp değişmeyen şifreyi girip içeri girdim. Asansöre binip 5. Kata çıktım. Kapının önüne geldiğimde cebimden hiç çıkmayan anahtarı çıkardım ve kilidi değişmemesini umarak deliğe soktum. Kapı açıldığında derin bir nefes alıp içeri girdim.
~
"Daha iyi misin?"
Olmasam da varla yok arası başımı salladım. Akşam Hyunjin ile konuşmak için tekrar odasına gittiğimde dağılan ve boş bir oda ile karşılaşmıştım.
Bir iki defa aramıştım ama cevapsız kalmıştı aramalarım. Daha sonraya erteleyerek işime devam ettim. Şuan ise işim bitmek üzereydi, kendimi eve atmak istiyordum ilk defa yaptığım işten bunalmıştım.
Seungmin'in gözleri uykusuzluktan kızarmışken ona gitmesini söyledim. İtiraz edip inatla kalmıştı yanımda. Şimdi de iyi miyim diye darlıyordu.
Minho son kalanları da taksiye bindirdikten sonra bistroya geldi. "Eveeeet paydos!" nihayet dememek için zor tutmuştum kendimi.
"Bugün çok yorgunum hemen gidip uyumak istiyorum!" sevinçle bağırıp tezgahın arkasından çıktım. Minho arkamdan bir şeyler söylerken onu dinleyemeyecek kadar yorgundum.
Odaya girip ceket ve kaskımı aldım.
"Seungmin gelmiyor musun?" diye sorduğumda Minho onu kolunun altına çekip kafasını eğerek omzuna yerleştirdi. "Seungmin bende kalıyor bugün." kaşlarım sorgularcasına havalandı, fakat sorgulamayacak kadar yorgundum. Ne yapıyorlarsa yapsınlar.
Başımla onaylayıp çıktım. Gerisini diğerleri hallederdi. Motora binip hızla çalıştırıp ana yola girdim.
Kendimi zar zor ayık tutmaya çalışarak sürüyordum. Herhangi bir kazaya mahal veremezdim.
Nihayet eve vardığımda otoparka girip park ettim.
Asansörden eve doğru çıktım. Kapının önüne geldiğimde cebimdeki anahtarı bulmak biraz uzun sürmüştü. Sonunda bulduğumda hemen açtım da ben kapıyı kitlememiş miydim? Ben de kitlemedim hatırlamıyordum.
Es geçip içeri girdim. Kaskı ve ceketi ayakkabılığa bırakıp direkt odama girdim. Odaya girdiğimde yatağımda olan kabarıklık ile kalbim hızlanmıştı. Eve biri mi girmişti?
Biraz daha yakınlaşıp dikkatlice baktım. Hyunjin idi bu? İyi de ne işi vardı evimde? Benden habersiz? Girdiğim transtan başını sallayarak kurtulduğumda telefonu sertçe komodine bıraktım.
Çıkardığım sesten dolayı Hyunjin aniden aralamıştı gözleri. Beni görmeyi beklemiyordu ki şaşkınlıkla kalkmıştı yerinden.
"Felix?" uykudan yeni uyanmış olacak ki sesi boğuk ve kısıktı. "Ne işin var evimde?" düz be sert tutmuştum ses tonumu. Aceleci ama aynı zamanda yavaş davranarak ayaklarını yataktan sarkıtıp kalktı.