Odanın kapısı aniden açılır açılmaz Felix şaşkınlıkla arkasına dönen adama yumruğunu indirdi. Hyunjin ne olduğunu anlamadan esmer bir kez daha vurdu elmacık kemiğine. Hyunjin dengesini korumayıp düşerken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, sağ ve sol yanağı ağrıyorken Felix eğilip yakasından tuttu.
"Ulan puşt. Senin soyunu sopunu sikerim eline veririm it!" Der demez kafa attığında Hyunjin'in acı inlemesi duyulmuştu. Burnunu tutup geriye atmıştı başını, kemiği sıkarken nihayet kırılmadı diye geçiriyordu içinden esmer.
"Haa sikeyim Felix kafayı mı yedin sen!"
Felix daha hıncını alamamışken tekrar vuracakken ileriye gittiğini düşünerek indirdi yumruk yaptığı eli. Ayağa kalkıp sandalyeye oturup derin nefesler aldı. Hyunjin karşısında acıyla inlerken umursamadı. Sehpanın üstündeki şişeyi alıp kafasına dikti.
"Senin ecdadını sikeceğim, kim lan o yanına gittiğin it sürüsü! Arkadaşım deme gebertirim!"
Derdini şimdi anlarken canım acısa bile gülmüştü Hyunjin. Arkasındaki masaya elini atıp tutundu, destek alarak ayağa kalktı. Yüzünü buruşturup yarasının üstüne gitti, sızlayan yarası acı aynı zamanda zevk verirken Felix'in karşısındaki sandalyeye oturdu. Felix'in öfkesi onun mutluluğunu şaha kaldırıyorken aralarındaki mesafeyi eğilerek kapattı. Esmerin elindeki şişeyi alıp kendisi içti.
Aldığı birkaç yudumdan sonra son yudumunu ses çıkarak, ağzında şapırdatıp şişeyi bıraktı masaya. "Deli misin lan sen? İflahımı siktim." Yine de keyfine diyecek yoktu. "Ulan soysuz sana soru sordum cevap ver kimdi o ne idiği belirsiz tipler!" Sesindeki öfke gözlerindekiyle paraleldi.
Hyunjin ile yeni bir adım atmışken böyle bir -ona göre- kahpelik beklemiyordu. Sosyal medyada gördüğü samimi paylaşım ile aklı yerinden çıkmıştı. Sabah bara nasıl geldiğini bilmiyordu esmer. Burnun soluyordu öfkesi insan haline bürünse boğacaktı Hyunjin.
"Yavrum insan gibi sorsan yanıtlarım. Ne diye ağzımı burnumu kırıyorsun?"
"Hak ediyorsun."
"Arkadaşlarım sadece dedim sana bunu, büyütecek bir olay yoktu ortada. Sana kavuşmuşken başkasına bakar mıyım amına koyayım!" Bakmazdı, götü de yemezdi zaten. Felix'in gazabından korkuyordu Felix'in ondan korktuğu gibi. Korkmaktan kasıt aşklarına olan güveni zedelemekti, derin bir yara açmaktan kaçınmaktı.
"Arkadaşların öyle mi" diyerek kalktı Felix. Hyunjin'in önünde durdu, elini yakasına atıp biraz oynadı. Hyunjin cahil cesareti ile sırıtıp yüzüne bakarken üçüncü yumruğunu da yemişti. "Sikerim arkadaşlarını. Bugün gözüme gözükme kafanı kıraram!" Dedikten sonra çıktı odadan. Rüzgar gibi esip geçmişti. Hyunjin acı çekerken zevk de alıyordu sadistçe.
Alt kata indiğinde yüksek müzik eşliğinde yapılan temizlikle kaşlarını çattı. Şuan olur olmadık her şeye öfkelenesi geliyordu, bu binayı Hyunjin'in üstüne yıkıp gitmek istiyordu. O samimi poz aklıma geldikçe deliriyordu, başkasının bu kadar samimi davranmasına isim vermemeliydi diye içinden geçirip adamı defalarca haksız çıkardı içinde.
Hyunjin'in teklifini kabul ettikten sonra değişen bir şey olmamıştı. Onlar zaten yine sevgili gibiydiler sadece buna ayrılık ismi takmış öyle takılıyorlardı. Felix'in ihtiyaç adı altında gezdirdiği inadı dışında hep aynıydılar. Ara sıra konuştukları derin konular yoktu, bir de temasları. Lakin duyguları aynıydı.
Hyunjin ile hep yaptıkları gibi bir iki mesajlaşma gerekirse arama oluyordu. Onun dışında sohbet etmezlerdi teknolojik herhangi bir aletle. Üstüne barda görüştükleri için sorun kalmıyordu. Fakat gün tam tersi olmuştu, Hyunjin Felix'le başlattıkları yeni ilişkinin imasını sürekli yapsa dahi kendini açıklama uaparken buluyordu. Aklının bir dediğini kalbi iki diyerek reddediyordu.