1. Bölüm

340 12 5
                                    

Benim kararlılık şaka mı? Kxkfkckkfkd daha öğlen birkaç seneye anca yazarım demiştim ama aklıma bir kurgu fikri geldi Umarım düşündüğüm gibi olur ve beğenirsiniz. İyi okumalarr 💗

Okumaya başladığınız tarihi buraya yazabilirsiniz >>>>

***
"Bir Lansman, Bir Aşk"

Küçüklüğümden beri edebiyata olan tutkum her zaman daha yüksekti. Her şeyin anlamını kitaplarda, kelimelerde arayan biri olmuştum. Çevremdekiler her zaman boşa uğraştığımı, asla istediğim bölümü kazanamayacağımı söylemiş durmuştu. Eğer onları dinleseydim belki de bugün burada, kocaman kampüsün kafeteryasında, bana doğru, bir elinde afişler, diğerinde çantasıyla koşmakta olan arkadaşımı bekliyor olmazdım.

Aramızdaki mesafe daha da kısaldığında, kulaklığımı çıkarıp beyaz, demir ve garip bir şekli olan masanın üzerine koydum. 2000'ler şarkılarına bayılıyordum. Günümüz modası yerine, 2000'ler daha çok hoşuma gidiyordu.

"Kanka," nefes nefese konuştuğu sırada kendini sandalyelerden birine bıraktı. "Barış Alper Yılmaz geliyormuş!"

Afişi masaya vurup görmem için önüme ittirdi. Okulun her yerine asılmış afişleri, herkes gibi bende görmüştüm. O kadar çok karşıma çıkmıştı ki, afişteki yazıları ezberlemiştim artık.

"Biliyorum zaten. Okulun her yerine afişleri asmışlar," dedim omuz silkerek. Pek ilgimi çekmiyordu. Futbolu bir spor dalı olarak görmekten çok bir toplumsal olay ya da medya ürünü olduğunu düşünüyordum.

Alçin göz devirip sandalyesinde arkasına yaslandı.

"Akşam kesinlikle lansamana katılıyoruz. Barış Alper'le röportaj yaptığımı bir düşünsene?!"

"Sen katılabilirsin ama beni o kalabalık ortama sürükleme lütfen."

Ters bir ifadeyle suratıma baktı.

"Katılmak istiyor musun diye sormadım şekerim, katılıyoruz dedim."

"Bende hayır dedim," diyerek konuşmayı sonlandırdım.

Alçin'in inadı tuttumu tutuyordu. Asla vazgeçmez, akşama kadar başımın etini yiyip dururdu.

Dudaklarını büzüp birkaç kez gözlerini kırpıştırdı.

"Böyle yaparak beni kandıracağını düşünüyorsan yanılıyorsun."

"Gıcık."

Kollarını göğsünde bağladı.

Her ne kadar susması için ona tehtid dolu bakışlar atsamda beni umursamadı.

"Bir kerede seni zorlamadan bir şeyi kabul etsen şaşıracağım! Ama olmaz, illa ısrar etmem lazım."

Kolumdaki saate baktım. Bir'e yaklaşıyordu ve şimdi kalkmazsam, dersi kaçıracağım kesindi.

"Alçin, dersten çıkınca konuşuruz. Şimdi gitmem lazım."

Çantamı omzuma takıp masanın üzerindeki kitapları elime aldım. Çantamı küçük almamın kötü yanlarından biri, hepsinin dört yüz sayfa olduğunu varsayarak, üç kitabı taşımak zorunda olmamdı.

Alçin'in görüşürüz diyen sesi yavaşça silinmeye başladığında sola dönüp D bloğa ilerledim.

Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. Kimisi kafasında kulaklıklarıyla, kimisi ise telefonlarına gömülmüş, etrafındaki dünyayı pek umursamıyordu. Benim içinse, bu anlar hep bir parça yabancıydı. Bazen etrafımdaki kalabalığın içinde kaybolmak, bir anlamda rahatlatıcı oluyordu.

Fakülte || Barış Alper Yılmaz (Yarı Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin