(Yazarın anlatımıyla)
Nefret ediyordu doğum günlerinden. Nefret ediyordu kendinden ve hayatından. O dokunuşları hatırlatıyordu ona lanet olası doğum günü. Tekrar lanet okudu içinden ve tekrar, tekrar. Kendini suçluyordu. Haklı değildi tabii ki, kim sırf doğum gününü arkadaşlarıyla kutlamak istediği için cezayı hak ederdi ki? Kim bedenine dokunulduğu için kendini suçlardı ki? Ama ona göre o suçluydu, bir söz vardır; “Hocaya ne dersen de, hoca yine bildiğini okur” onu yapıyordu işte. Kendini suçlayarak babasından nefret etmemeye çalışıyordu. Ama nefret çoktan yerini almıştı. Aynen şöyle başladı o lanet gün:
“Baba lütfen arkadaşlarımla kutlayayım”
“Sana doğum günü kutlamak yok demedim mi?!”
“Ama lütfen~” dedi masumlukla ne bilecekti ki bunların olacağını. Babası başladım kemerle vurmaya, oda yetmezmiş gibi başladı dokunmaya. “Dur” dedi, “yapma” dedi fakat dinletemedi. Daha da dokundu ve sonra daha derinlere…
O gün nefret etti her zerresinden, o gün nefret etti hayatından. O neşeli kız küstü hayata. Onun yerine mutsuz biri geldi.
İnanmıyordu kimse ona, güvenmiyordu kimse ona. O ise bıraktı başladı kendine zarar vermeye. Kendine kıyamayan kız kendine en çok acımayan kişi oldu. O zaman anladı hayatın acımasız olduğunu, o zaman anladı hayatın sadece acılardan ibaret olduğunu.
Bir kez daha yalvardı Allah'ına ve biçok kez daha. Kızdı Allah'ına ama Allah doğru vakti bekliyordu, onu en güzel hayatla kutsamak için.
Son kez içti sigarasından, son kez baktı etrafa, bir daha olmayacaktı buralarda. Gidecekti uzaklara hemde çok uzaklara… Çatıya doğru yürümeye başladı. En uca gelmişti, tam kendini atacakken…
Biri geldi, evet, kurtarıcısı gelmişti! Çekti onu kurtarıcı, düştü kurtarıcısının üzerine. Kızmıştı kurtarıcı: “Napıyorsun?! Aklını mı kaçırdın?! Bir insanı kaybetmenin ne kadar kötü olduğunu biliyor musun sen?!”
“Ö-ö-zür dilerim” dedi mahçup bir şekilde defalarca…
Ve kurtarıcı gitti. Anlamıştı Sienna, onu da önemseyenler vardı bu hayatta. Hiç yoksa kurtarıcısı vardı. Değil mi? Aşık olmuştu Sienna. Kurtarıcısına aşık olmuştu. Kuru bir sevgi değildi, aşktı bu.
Evine gitti, dinlendi. Bir ses duydu, kimdi o sesin sahibi? Sesleniyordu ona ses. Baktı sesin geldiği yere, biri vardı. Yaklaştı Sienna'ya. Çığlık atacakken ses onun apzını kapatıp gazlı bez koydu ağzına. Yavaş yavaş uykusu geliyordu…
En son uyandığında bir erkek uyandırdı. Tanıdık geliyordu ona o erkek sesi, sanki daha önceden görmüş gibiydi.
YOU ARE READING
Cadılar Bayramı Oyunu
Vampire"Herkes bir gün gider, ancak ruhları gitmez. Sadece bedenler ayrılır, öyleki bedenler çürüse bile ruhlar daima birbirini seven taraf olur." Bir gün gözlerinizi açtığınızda bir kasabada uyandığınızı düşünün siz haricinde 25 kişi olan bu ortamda başka...