24 Ekim 2022
Saat dörde gelirken yatağında kıvranıp durdu genç kızın bedeni. Aldığı melatonin hapı bir işe yaramamıştı, bir süreliğine geri kazandığına inandığı uyku düzeni yok olmuştu yine. Artık uyumaktan ümidi kesmiş, sabahın ilk ışıklarını arzuluyordu sadece huzursuz gözleri. Aslında uyumaktan korktuğu için zihninin kendini kapatmaya direndiğinin farkındaydı derinde bir yerde. Kâbusları tatilde azalır sanmıştı, yanılmıştı.
Daha da vahşice saldırıyordu zihni ona artık. Çocukluğundan anımsadığı en net anılardan olan babasını dadısıyla aynı yatakta gördüğü ve Arin'in ona annelerine haber vermemeleri için yalvardığı gecede artık yetişkin Arin ve Aden vardı. Ağlıyordu yine Arin, ama gözlerinde yalnızca öfke vardı. Çekip alıyordu Aden'in Mary'nin odasında bulup annesini aramak için kullanacağı telefonu elinden. "Zaten annem çok ağlıyor." Diyordu. "Hayatını mahvetmekten başka bir şey yaptığımız yok."
Zihninin çarpıttığı anılardan yalnızca biriydi bu, en sık tekrarlansa lise son sınıfta yılbaşı tatilinden sonra annesinin onu götürdüğü ilk modellik seçmesiydi. Tartmışlardı kızı en başta, tartı en son seferden dört kilo daha fazla gösterdiğinde dünya annesinin başına yıkılmış gibiydi. "Tartının kalibrasyonu en son ne zaman yapıldı?" diye sormuştu hemen kendini toparlayıp. Aldığı cevapla hüsrana uğradığında "Aden tatilde karbonhidratı fazla kaçırıp ödem tuttu herhalde, bir iki haftaya toplar siz ona göre değerlendirin." Demişti. Annesinin gözlerinde bu hayal kırıklığını daha önce sadece babasıyla boşandıkları gün mahkemede görmüştü Aden. Eve dönüp annesi ona bir diyet listesi uzattığında tek başına oturmuştu masasında bir süre genç kız. Dayanamayıp kalkıp banyoya gitmişti sonra, çıkartmıştı üstündeki tişörtü. Nefesini salıp karnını incelemişti. Rahminin olduğu yer hafifçe şişkindi, hayatında ilk defa eline geliyordu eti sıktığında. Başı ağırıp göz yaşları artık akmayana kadar ağlamıştı o gün kız banyoda. Arin gelip onu yerde kıvrılmış halde bulmuştu. Rüyasının devamında ağlamıyordu kız, çekmeceden perçemlerini kısaltmak için kullandığı makası alıyordu. Gözlerini hiç kırpmadan aynadan kendini izlerken batırıyordu sivri ucunu karnına, eliyle sıkıp fazla olan tüm et parçalarını kesiyordu. Her seferinde rüyadaki o anda onu neredeyse bayıltacak bu acıyı ve gördüğü kandan dolayı bulanan midesini hissederek uyanıyordu. Öğüresi geliyordu terli vücudu uykusundan sıçradığında. Sanki rüyasında akan kan midesinde birikmişti, çıkmak istiyordu. Özene bezene belirleyip huzurla vakit geçirmek istedikleri tatilde yattığı bu geniş yatak ve ferah tutması gereken beyaz Mısır pamuğundan çarşaflar kızın cehennemi olmuştu.
O gece daha fazla duramadı yatakta, gün aymak üzereydi zaten neredeyse. Balkona doğru ilerledi, sisli havada bulutların arkasından sızmaya başlayan güneşin ilk ışıkları da yalnızca suya karışan kanın rengini hatırlatıyordu ona. Parlak değildi sanki güneş, aydınlatmak için doğmuyordu. Sisin arkasında pastelleşiyordu rengi, huzursuzluğu anımsatıyordu sadece yansıması.
Tenini ısıtmayıp zihnine berraklık sağlamayan bu manzaraya daha fazla bakamadı, üzerine bir hırka geçirdi. Yanına defter ve kalem alıp evin yakınındaki göle doğru ilerledi. Yolun yarısında sigarasını unuttuğunu fark etti ancak azaltması gerektiğini hem terapisti hem Arin'den defalarca duyduğu için belki de iyi olmuştu bu. Sabah aç karnına içtiğinde yarattığı tokluk hissi kızın doğal açlığını hissetmesinin önüne geçiyordu, zihninin yarattığı çarpık anlayışa ek olarak bir de bu yüzden anlamıyordu artık acıkıp acıkmadığını.
Bacaklarını kırarak oturdu gölün kenarına, bu mevsimde zaten yüzmeye gelen de çok olmadığından kalabalık olmuyordu. Bu saatte de kimse gelmezdi. Suyun yansıması güneşten daha güvende hissettirdi, bir süre etraftan topladığı minik taşları sektirdi suyun yüzeyinde. Uzandı sonra hala gecenin soğukluğunu taşıyan ıslak çimlere. Altındaki toprağı hissetti, ellerini dolaştırdı sert yüzeyde. Vücuduna getirdi sonra ellerini, gözlerini kapattı. Göğüslerini, karnını, bacaklarını hissetti kıyafetlerin üzerinden. "Buradayım." Dedi mırıldanarak. "Vücudum burada, dünyada bir yerim var ve her hücrem beni hayatta tutmak için çalışıyor. Bacaklarım var ki yürüyebiliyorum, kollarım var ki tutunabiliyorum. Nefret ettiğim her parçamın var olmaya hakkı var, vücudum yaşıyor ve değişiyor. Tıpkı zihnim gibi."
![](https://img.wattpad.com/cover/380894598-288-k650365.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
escapism // barış alper yılmaz
Fiksi PenggemarBekleme artık boşuna, sana bir şey veremem.