-Işılımızdan.
B
abamın ayarladığı maçı öğreneli daha üç gün Benim kafamda daha geçmemişken maç günü gelmiş çatmıştı. Gençlerbirliği ve Beşiktaş arasında olan bu dostluk maçı neredeyse iki takım için de bir şey ifade etmiyordu.
Fakat benim için oldukça stresli bir maç olacağı kesindi.
Babamın bana "göz renginle uyumlu" diye aldığı hakem formasıyla beraber tam olarak devasa bir Antep fıstığına benziyordum. Ezgi'de benimle halka açık olan bu maça gelmek için çoktan bizim eve gelmişti bile. Ben makyajımı halletmeye çalışırken Ezgiyse bana en absürt durmayacak ceketi bulmak. Şahsen üstüme ne giyersem giyeyim Antep fıstıklı bir şeye benzediğimi düşünüyordum.
Babam odaya girip geç kalacağımızı söyleyene kadar bu stres dolu dakikalar devam etmişti. Saçlarımı üstten bir at kuyruğu yapıp lenslerimi takmış ve Ezginin bana hazırladığı şeyleri üstüme geçirip kahverengi saçlı kızın elini tuttuğum gibi evden çıkmıştık.
Arabaya bindiğimizde Ezginin ne olur ne olmaz diye aldığı onca eşyayı babamın yanında ki koltuğa atmıştık. Hemen ardından arka koltuğa geçmiştik, stada oldukça yakın olduğumuz için son dakikaları kendimi sakinleştirmeye çalışarak geçirmiştim. Saolsun Beşiktaşımın sokakları da bugün hiç kalabalık değildi. Bu yüzden neredeyse 5-10 dakika sonra stadyumun önündeydik.
Babam ezgiyle taraftarın giriş kapısından gireceğini belirttikten sonra benim gireceğim kapıyı söylemiş hemen ardından yanımdan ayrılmışlardı. Babam sayesinde stadı avcumun içi gibi bildiğim için kolaylıkla girişi bulmuştum.
Siyah beyazlarla donatılmış koridorlardan geçerken nedensizce kendimi oldukça rahatlamış hissediyordum. Burası her zaman bana evimde gibi hissettirmişti.
Vazgeçtim, anç döneminde Beşiktaş ile alakalı her şey beni darlıyordu.
Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan omzumda hissettiğim bir dokunuştu. Hızlı bir refleksle geriye döndüğümde karşımda bir kadını görmem bir olmuştu. Anlık şoku atlattıktan sonra kadını dinledim
"Muharrem abinin kızı sensin değil mi?"
Başımla onayladıktan sonra konuşmaya başladım
"Evet, Işıl Beşiktaş. Ve siz de?"
"Ece Topçu, tanıştığımıza memnun oldum."
Adının ece olduğunu öğrendiğim kız bir süre rahatsız olmuş bir şekilde etrafa baktı ve konuşmaya devam etti
"Bak oldukça şüpheli gözüktüğünü biliyorum ama yollar biraz karışık sana eşlik etmem için gönderdiler. İstiyorsan sahaya doğru geçelim?"
"Ah pekâlâ, teşekürler."
Aramızdaki bu oldukça "akıcı" diyalogdan sonra kahverengi saçlı kadın ile sahaya doğru yürümeye başlamıştık. Yüzü oldukça canlı duruyordu, onu bir yerden hatırladığıma emindim fakat şu an ki problemlerimden biri bile olmayacak kadar umrumda değildi bu.
Sonunda sahaya geldiğimizde her zaman stat ya da televizyondan izlediğim Tüpraşa hayranlıkla baktım bir süre. Hemen ardından Ecenin bana seslenmesiyle arkami dönmüştüm.
"Sana iyi şanslar Işıl, sonra görüşürüz."
Yanımdan ayrılmasıyla şaşkınlıkla kaşlarımı çattım
"Görevli değil misin?"
Olumsuzca başını salladı
"Hayır, oyunu izlemeye gelmiştim sadece. Stadı bildiğim için beni gönderdiler yanına"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fukanō Fujūbun • Semih Kılıçsoy
ChickLitBir hazırlık maçını yönetmeye ne dersin? Belki de kavga ettiğin çocuğun amacı kavga etmek değildi. (...) ferihaninbiberliruju: bugün de hakemliğin iğrençti. böyle giderse bal liginden çıkamazsın İsilbesiktass: kimsin sen kardeşim?