Yavaş yavaş sabah oluyordu , güneş yüzünü yeni yeni göstermişti , sanırım uyanıyordum. Yatakta ne kadar dönüp dursam da tekrar uyuyamayacağımı anlayınca gözlerimi açtım. Boğazımda tarif edemediğim bir acı vardı, lavaboya gidip yüzümü yıkadım ve hayalet adımlarla mutfağa gittim. Annem uyanmıştı ve kardeşime kahvaltı hazırlıyordu " Günaydın " dedim. Annem de bana dedi. Ardından pencereden dışarı baktım. Vay canına gerçekten çok kar yağmıştı. Anneme dönüp babamın nerde olduğunu sordum buz gibi bir ses tonuyla "Sanırım sandalda " dedi. Annemi bildim bileli böyledir. Sabah uyandığında onunla konuşmak pek iyi bir tercih değildir. Aslında oldukça iyi bir kadındır , adı Caitlyn ve sanırım 29 yaşında. Şehirde bir şirkette yönetici ve oldukça yoğun bir hayatı olduğundan dolayı bize fazla vakit ayıramıyor. Ama her ne olursa olsun annemi çok severim. Babam ise tam tersine eğlenceli ve neşeli bir insan. Adı Bob. Nerdeyse tüm hayatını savaşlarda ve orduda geçirmiş bir asker. Ülkesi için her savaşa katılabilceğini idda eden babam 34 yaşında. Oldukça duygusal bir insandır. Son kez bir saldırıda bacağını yaralamasıyla birlikte eve ihraç ve askerlikten men edildi. Geceler boyunca ağladığını anımsıyorum. Şimdi ise Kanada 'nın dondurucu soğuğunda , teknesiyle balıkçılık yapıyor. Kardeşim Jimmy. Onun hakkında fazla bir şey söyleyemem. Bilgisayar oyunlarını ve beyzbol oynamayı çok seviyor. Benden 4 yaş küçük. Ve gelelim kendime 17 yaşındayım okuduğum okula sadece müzik eğitimimi tamamlamak için gidiyorum. En büyük hayalim profosyonel bir piyanist olmak. Adım Ellie , her genç kız gibi benim de hoşlandığım bir erkek var. Ama aynı duyguların onun bende hissettiğini sanmam. Neyse onun hakkında konuşmak beni sadece karamsarlığa itiyor ve sabah sabah üzülmek gibi bir niyetim yok. Kahvaltıda pek konuşmadım , çatalımı annemin yaptığı patateslerin arasında gezdirdim sadece. Şu an sadece kıyafetlerimi giyip okula gidip bu lanet günün hemen bitmesini istiyordum. Otobüsün gelme saatinin yaklaşmasıyla masadan kalkıp hazırlanmak için odama gittim. Kıyafetlerimi giydim saçlarımı yaptım ve okul otobüsüne binip okula gittim. Dersler (dediğim gibi umrumda değil) oldukça sıkıcı geçiyordu. Öğle arası Suzy ' nin yanıma gelmesiyle ' En azından biraz konuşuruz ' isteğiyle beraber oturduk. Gelir gelmez Adams' den bahsetmesi morelimi bozmuştu ama ne olduğunu merak etmiştim , duyduğum olay gerçekten çok şaşırtıcıydı. Adams beni piyano çalarken görmüş çok etkilenmiş ve merakını gidip Suzy 'e söylemişti o da gelip bana söylüyordu. ' Vay canına okulun en havalı erkeklerinden biri benden etkilenmişti '. Umursamaz tavrımla ' Tamam ' dedim. Suzy de bana ' Hadi ama heyecanlandığını biliyorum. ' dedi. Sanırım Suzy haklıydı , eğer elini göğsüme değdirse kalbimin nasıl çarptığını hissedebilirdi. Herneyse, okul çıkışında Adams' ı gördüm yanında arkadaşlarıyla beraber basketbol oynamaya gidiyordu. Yavaş yavaş Noel de geliyordu , yeni yıla Adams gibi bir çocukla girmek müthiş olurdu aslında. Bu düşüncelerle otobüse doğru yürüdüm, yavaş yavaş akşam oluyordu ve hafif bir rüzgar esiyordu. Otobüse binerken aslında bu günün pek de fena olmadığını düşünüyodum kendi kendime...
~~~~~~~~
Herkese merhaba. Bu hikayeyi arkadaşım ve ben yazıyoruz. Ilk hikayemiz olduğu için deneyimli değiliz. Neyse okuyan herkese çok teşekkür ediyoruz. Okuduktan sonra eğer beğendiyseniz 5 köşeli içi boş olan yıldıza tıklayıp içini doldurursanız inanın çok mutlu oluruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Başına
General FictionEllie... o daha 17 yaşındaydı... Ailesini bir kazada kaybetmek için çok küçüktü... Ailesine ihtiyacı vardı çünkü o çok küçüktü... Bu korkutucu hayatta tek başına yaşamak için çok küçüktü... ~Sevgili okuyucular hikaye devam etmiyicek kaldırmaya kıyam...