4; günah ve şarap

28 11 65
                                    

Sunghoon:
Anın zevkinin çıkardığı zirveden inerken tamamen sersemlemiş bir haldeydim. İlk defa böyle hissediyordum ve bu hem çok korkunç hemde mükemmel bir şeydi. Mükemmeldi çünkü bütün hayatım boyunca tatmin olmadığım kadar yoğun bir tatmin içindeydim, korkunçtu çünkü bunun bizi dipsiz bir kuyuya sürükleyeceğinden neredeyse emindim.

Heeseung'a baktığımda onunda en az benim kadar sersemlemiş olduğunu fark ettim. Karşımda ki görüntü daha yeni yatışmış olan vücudumun tekrar sertleşmesine sebep oluyordu.

Elleri ile yüzüme uzanıp başparmağı ile ağızımın kenarında kalan sıvılarını temizlediğinde nefesim kesilmişti. Çok büyük bir hareket değildi ama fazla samimi ve özel gelmişti. Heeseung'un nasıl biri olduğunu biliyordum. Fazla çapkındı, daldan dala atılıyordu. Onunla yaşanan bu şeye fazla anlam yüklememeliydim ama kahretsin ki çoktan yüklemeye başlamıştım.

Ayağa kalkıp son bir kez dudaklarımızı buluşturup kabinden çıktığında hala afallamış haldeydim.

"Beraber mi dönmeliyiz masaya yoksa ayrı ayrı mi gitmek istersin?" Sorusu karşısında bir transtan uyanmış gibi ona baktım.

"Beraber gitsek bir şey olur mu?" Omuz silkip üstümde düzeltmeyi unuttuğum bir kaç şeyi düzeltirken vücudumdan elektrik dalgaları yayıldı.

Giderken konuşmadık. Masaya otururken pek diğerlerinin dikkatini çekmiş gibi durmuyorduk. Sadece Heeseung'un arkadaşı Jake ona bakıp bir parça sırıtmıştı ve omuzuna yediği yumruk ile suratından silinmişti.

Gecenin kalanında Heeseung'a hiç bakamadım çünkü her baktığımda o küçük tuvalet kabininde yaptıklarımız, yakalanma ihtimalinin verdiği heyecan ike tekrar sertleştiğimi hissediyordum.

Hala içtiği şarapın yoğun tadına sahip dudakları, onu ağzıma aldığımda vücudumun verdiği tepki, ereksiyonumu saran elleri. Her bir anı ve dakikası ile saf günahtı.

Belki de bu geceden sonra diz çöküp tanrıya günahlarımı itiraf ettikten sonra af dilemeliydim. Bir ömür gibi geçen ekstra bir saatin ardından sonunda akşam yemeği faslını bitirmiştik.

Arabama binmeli, duş almalı kafamı toparlamalıydım. Heeseung'a yakın kaldığım her an zihnim için işkenceydi.

Vedalaşırken Heeseung kendi eli içinde tuttuğu elimi sıkarken kulağıma doğru eğilip her zamankinden daha farklı bir ses tonu ile fısıldamıştı.

"Bu gece için teşekkürler. Her şey mükemmeldi." Normal biri bu lafın altında yatan imayı fark etmez onun akşam yemeği için falan teşekkür ettiğini sana bilirdi. Ama ben ne yaptığımızı biliyordum, tanrı ne yaptığımızı biliyordu ve en önemlisi o ne yaptığımızı biliyordu.

"Bende teşekkür ederim." Diye karşılık verip gülümsediğimde omuzlarının gerildiğini hissettim.

Yarım saat sonra eve girdiğimde dokunuşunu hala tenimin üzerinde ki bir hayalet gibi hissedebiliyordun. Sersemlemiş gibiydim. Saatler geçmişti ve ben hala belki de artık yaşadıklarımız umurunda olmayan bir adamın dokunuşları ile boğuşuyordum.

Onunda benim etkimde kalıp kalmadığını merak ettim. Büyük ihtimalle artık umurunda değildim. Sonuçta istediğini almıştı. Duvarım yıkıldığı anda onun için onunla birlikte olmak isteyen bir bedenden başka bir şey olmuş muydum?

Duş almak üzere banyoya girip kıyafetlerimi çıkardığımda üst vücudumun üzerinde bıraktığı farklı noktalarda ki izler gözüme çarptı. Büyüklü, küçüklü morluklar ve diş izleri. Birde fısıldadığı sözler vardı. Her bir izin kendi edepsiz kelimeleri, tutulmayacak sözleri vardı.

Soğuk suyun altına girdiğimde gözlerimi kapattım ve vücudumu rahatlamasına izin verdim. Ne kadar süre orada dikildim hiç bir fikrim yoktu ama çıktığımda düşüncelerimde bedenim gibi soğuktan uyuşmuştu.

Üstüme boxerımı giydikten sonra kendimi direk yatağa bıraktım. Başka bir şey giyecek veya yapacak halim yoktu. Uyku bedenimi ele geçirirken tuvalet kabininde çalınmış o anın hayali hala beni terk etmemişti.

Heeseung:
Kahrolası aklımdan çıkmıyordu. Saat sabahın 7'si olmuştu ve ben hâlâ dün gece olanları düşünüyordum. Yalvaran tonda çıkan o ses tonunu.

"Heeseung, bana o gece ne yaptın bilmiyorum ama ne yaptıysan durdurmana ihtiyacım var. Tek gece veya her zaman fark etmez. Lütfen."

O an ki sık nefes alış verişleri bana odaklandığı andan itibaren arzuyla yanan bakışlarını, bana ait olduğunu söylediği o anı.

Geçici olacağını düşünmüştüm sonuçta "Park ben tek gecelik ilişkilere girmem Sunghoon" benimle kendi rızası ile birlikte olmak istemişti. Egom tatmin olmalıydı ama hayır. Uyuşturucu bağımlısı gibi hissediyordum. İlk dozumdan yoksunluk hissi ile boğuşmaya başlamıştım.

Ona yazmayı düşündüm bütün gece ama sonra  işim bittikten sonra onunla -teşekkür ettiğim o an dışında.- düzgün bir şekilde konuşmadığım için göt gibi hissediyordum.

Sonunda dayanamayıp telefonumu çıkardım. Bugün cumartesiydi ama uyanmış olduğunu umuyordum.

toohot4useung:
Günaydın.
Uyanık mısın?

hooniepark:
Günaydın
Şimdi kalkmıştım.

toohot4useung:
Şey dün gece olanlar hakkında.

hooniepark:
Kimseye söylemememi mi söyleyeceksin?

toohot4useung:
Hayır.
Sadece tekrar teşekkür etmek istedim.
Sen mükemmelsi/

hooniepark:
Şey rica ederim sanırım?
Başka bir şey var mı?

toohot4useung:
Evet aslında var.
Bugün öğleden sonra boş musun?

hooniepark:
Evet boşum.

toohot4useung:
Harika!
O zaman bugün saat 4 gibi okulun orada ki kafede buluşmaya ne dersin?

hooniepark:
Olur tabii.

Sunghoon onaylayan o mesajı attığında kalbimin yerinden çıkacağını hissettim. İlk defa birini randevuya çıkarıyor değildim. Ki bu teknik olarak randevu muydu? Ondan da emin değildim. Tek bildiğim hiç benlik olmayan bir şey yaptığımdı.

---------------------
Alın size yb lütfen beni öldürmeyin

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 5 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

sex, drugs etc. • heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin