"Zırr..." sesinin iğrenç tonuyla yeni bir sabaha kalkmak berbat. Otuz saniye boyunca çalmaya devam edince tepem atmıştı. Yataktan kalkmak bana göre değildi. Üstelik bu saatte. Ama en sonunda uyanmam gerektiğini anladım. Yataktan hoşnutsuz şekilde kalkıp Aycıklı terliklerimi giydim. Banyoda yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa indim. Çok susamış olmalıyım ki sürahinin dibini gördüm. Ayrıca buzdolabının üstündeki notuda yeni görebilmiştim."Antremanım var. Okulda görüşürüz."
Nasıl oluyor da bu kadar erken kalkmayı başarabiliyor ?
Kapının tekmlenmesiyle olduğum yerden sıçramıştım. Yine o gelmişti belki de bu sefer öldürmeye gelmişti. Öylesine hızlı vuruyordu ki kapının kırılacağını düşündüm bir an. Hemen mutfaktan bir bıçak aldım. Korku içinde yavaş yavaş kapıya yaklaştım. Kapıyı araladığımda korkum tuzla buz olu gitmişti. "Kapıyıyı kırmamı mı istiyorsun? Neden açmıyorsun?" dedi Burcu.
"Burcu ödümü patlattın. Bir an o sandım." devam ettim sonra."Hem alacaklı gibi ne diye kapıya böyle vuruyorsun?"
"Yarım saatim var. Duş almalıyım."
"Borular mı patladı yine ? Neden sürekli patlıyıp duruyor ki."
"Ahh.. Bir bilsem" diyerek merdivenleri çıktı."Sana temiz kıyafetler ayarlarım."diye bağırdım duymasını dileyerek."Okay!"diye bağırdı. Temiz kıyafetler ayarladıktan sonra Burcunun da aç olduğunu düşünerek iki tane sandviç yaptım. Temiz kıyafetlerini giydikten sonra afiyetle yedik.***
"Okulun ilk günü bu kadar sıkıcı geçmek zorunda mı?" dedi Burcu oflaya puflaya."Ne bekliyorsun ki?" dediğimde Burcu gözlerini pörtletti."Mesela kapının önünde duran şu yakışıklı çocuklar." dedi şirin şirin sırıtarak. Kafamı çevirdiğimde Burcu kafamı çevirdi görmemi engelleyerek."Şişşşt. Belli etme o kadar asılıyormuş gibi olmasın." dedi. "Asılıyorsun ama." dedim otuz iki diş. Kapı aralandığında heybetli ve karizmatik biri girdi sınıfa. Herkesle beraber ayağa kalkıp geri hocanın itimadıyla oturduk. İçeri girdiğinden veri bütün kızların gözleri hocanın üzerindeydi. İnkar edilemeyecek kadar karizmatik biriydi. Sınıfa bakılınca pek değişiklik yoktu sadece yeni şu iki çocuk ve yeni bir kız vardı. Bunları düşünürken Burcu fısıldadı."Arkaya baksana bana bakıyor mu?" dedi heyecanla. "Kim?" diye garipsedim bildiğim sorunun cevabını yineleyerek. "Kim olacak yeni çocuklardan duvar tarafında oturmuş olan."dediğinde kafamı sallayıp arkaya baktım. Baktığım an diğer çocukla göz göze geldik hemen kafamı çevirdim. Ve yeni hoca konuşmaya başladı." Evet çocuklar. Ben Boray Gökmen. Edebiyat hocasıyım. Merve hoca doğum izni nedeniyle izne ayrıldı. Bu dönem ve ikinci dönemde edebiyat dersinize ben girmeyi planlıyorum. Bu ders ilk olarak tanışalım. Daha sonra geçen yıldan bir kaç konuya değineceğiz. Evet yoklama listesinden alalım. Berna..""Bakıyormu mu buraya?" dedi Burcu."Hayır. Telefona gömülmüş bir şeylere bakıyor.dedim diğer çocuğa değinmeden.
"İlgisini çekememişim beyefendinin. O zaman bende biraz daha ileriye giderim. Belki de görmemiştir. Nasıl beni görmedi anlamadım ama."dedi Burcu büyük bir özgüvenle.
"Ne yapacaksın özgüven bebek?" dedim.
"Görürsün." dedi Devil smile ile.
***
"Bu kadar yakışıklı bir hoca nasıl oluyor da edebiyat hocası oluyor.Manken gibi adam."dedi. Dudağımı büzüp " Bilmiyorum." anlamı verdikten sonra yanından ayrıldı. Burcunun kıvırtarak gidişini izlerken o çocuğun yanına gittiğini gördüm. Onları izlemenin saçma olduğunu düşünerek büyük zorluklarla aldığım iPhone 6 plusmı çıkarıp facebook'ta gezinmeye başladım. Yanıma birinin yaklaştığını fark ettim ama hic pas vermeden gezinmeme devam ettim."Neden sürekli bizim sıraya bakınıp duruyorsun?" dedi göz göze geldiğim çocuk. "Öyle mi yapıyorum? Hic fark etmedim." dedim kesin bir sesle. Sesinin bu kadar net çıkması beni bile şaşırtmıştı."Yalan söylemeyi beceremediğin belli. Ondan mı hoşlanıyorsun?" dedi gözlerini dikerek. O kadar güzel bakıyordu ki bakarken konuşmak mümkün değildi. Cümleme yere bakarak sürdürdüm. "Kimden?" dedim hala kesin ton ile."Yanımda ki çocuk yani."dedi bana bakarak. Bunu hisedebiliyordum. " Açıkça konuşmak gerekirse yanımda ki arkadaşım hoşlanıyor. Yani etkilenmiş ondan. Ve bu yüzden benim bakmamı istedi."dedim sakin bir dille. Süpersin Sera. Ne diye bu kadar heycanlanıyorsam."Anlıyorum. Kantinde bir şeyler içmeye ne dersin?"dedi gülümseyerek. "Olur" dedim kafamla onaylayarak. Sınıftan çıktığımızda Burcunun kırk sekiz diş sırıtışıyla koştu yanımıza. O nasıl oluyor derseniz Burcu bu yapar mı yapar. "Seraaaa! Hemen konuşmalıyız." diye bağırdı koridorda yankılanan sesiyle." Kantinde bekliyor olacağım Sera." dedi gülümseyerek."Tamam...?" dedim ve ismini düşündüm zihnimde."Buğra. Buğra ben." dedi bana yardım ederek. " Tamam Buğra."dediğimde kantine doğru yürüdü."Oooo. Tavlamışsın hemen çocuğu." dedi sırıtarak. "Burcu! Saçmalama. Senin yüzünden tanıştık çocuk benim.." Burcu lafımı tamamlamama izin vermedi." Tamam. Boş ver. Şuan daha önemli bir şey konuşmalıyız. Numarasını aldım." dedi telefonu numarayı göstererek. "Ciddi olamazsın. Nasıl oldu." dedim şaşkınlıkla. "Ya iste yanına gittim.."Burcunun olayı sündürerek anlatmasıyla Buğra'nın yanına da gidememiştim. Çocuğa da ayıp oldu. Ah! Burcu ah! Burcu sonunda bitirmişti. Ama teneffüste bitmişti. Bir daha ki teneffüse artık. Bir daha konuşmak ister mi? Orası meçhul tabii. Kafamı çevirdiğimde sınıfa Buğra'nın bir kızla gülüsürken geldiğini gördüm. Hayal kırıklığı. Bir an kendime döndüm sana ne oluyor Sera. Sanki sevgilin istediğini yapar. Maşallahıda var. Kızlarda güzel. Aman banane. Gidip söylemek istedim "Burcu lafa tuttu." demek istedim. Ama ayaklarım bir türlü gitmedi. Sınıfa girince göz göze geldik. Hemen sırasına doğru yürüdü. Bu erkekler be çabuk odun oluyor! Gelmediysem bir nedenim var heralde. Düşüncerimden sıyrılıp tahtaya bir şeyler yazan Boray hocaya döndüm. Yan sıradan omzuna bir dürtü gelince kafamı çevirdim. Bana bir kağıt uzatmıştı. İki yıllık sınıf arkadaşı olsak da çocukla hiç konuşmadık. Bana mı yürüyor diye düşünmeden edemedim. Kağıdı açtığımda onun yazmadığı kafama dank etti. Tabii Buğra.
"Telefon numaram. Okul çıkışında bir şeyler içelim mi ?" dediğinde yüzüm büyük bir sırıtışla doldu. Kızacağını düşünmüştüm. Ama kızmayı bırak beden gelmediğimi bile sormamıştı. Sadece benimle birşeyler içmek istiyordu. Yoksa içeceğime bir şey mi atacaktı. Saçmalıyorum. Tamam.***
Sonunda okul bitebildi. İlk gün ders işleyen hocalara sövüşüm muazzam. Diğer teneffüslerde Buğrayla hiç konuşmadık. Daha çok sınıftakilerle top oynadılar. Görüşmeyi ayarladı ya ilgisiz davranıyor erkek işte. Sanki sevgili olduk. Ben de ne yapıyorsam. Sınıftakiler ve hoca çıkana kadar bekledik. Burcu ne kadar "alışveriş yapalım." diye tuttursa da bir yalan uydurdum. Ona yalan söylemek köy geliyordu ama hemen yanlış şeyler düşünecekti. Belki sonra tesadüfen karşılaşıp bir şeyler içtiğimizi söyleyebilirdim. Son olarak hocada çıkınca Buğra yanıma geldi. "Bir şeyler içiyoruz değil mi?" "Evet. Ya bu arada özür dilerim. Burcu lafa tuttu kantine gelemedim. Dedim kelimeleri yutarak. Ne acelem varsa." Açıklama yapmak zorunda değilsin. Zaten kantin çok kalabalıktı. Bende yer bulamayınca yukarıda takıldım." deyince ikimiz de bir anlığına bakıştık. Gözlerinde takılı kalıyordum. Renkli gözlü değildi ama gözlerimi alamayıyordum. Sessizliği bozan arkamızdan Burcunun hoşlandığı çocuk oldu. Bir an önce şu çocuğun ismini öğrenmeliydim. " Gitsek mi artık."dedi. "Tamam geliyoruz. Bu arada o da geliyor bir köşede oturur. Sessiz biri. Cezalıda benim yanımda durması gerekiyor.." lafını kestim. "Bak bana açıklama yapmak zorunda değilsin. Hiç önemli değil."Önemli değil demiştim ama çok korkutucu görünüyordu. Uzaylı falan mı acaba ? Neyse bana bir zararı yok ne olsa. Araba bindiğimizden beri elinde ki iPhone elinden düşürmüyordu. Annesin karnında iPhone lamı doğdu acaba. Yol boyunca değişik hınıltılar duymuştum. Sanki içeride aç bir kurt vardı. Arabadan indiğimizde "Karmaşa" adlı bir kafe gelmiştik. Kafe camları daire şeklindelerdi. Üzerinde siyah desenler vardı. Camın okyanus rengi gibi güzelliği vardı. Siyahta çok hoş bir görüntü katıyordu. İçeri girdiğimizde parkelerde siyah,beyaz ve turuncudan ibaretti. Desenler karmaşıklardı. İsmini her yere yansıtmak istemişlerdi belli ki. Duvarlarda Leonardo Da Vinci'nin Mona Lisa tablosu vardı. Oturmak için seçtiğimiz yerde kırılmış cam gibi gözüken duvar kâğıtları vardı. "Ne içersin? Ya da bir şeyler yemek ister misin?" dedi gözlerimin içine bakarak. "Yok. Ben bi buzlu limonata alayım." dedim uslu bir kız gibi davranarak. "Peki. Ben bir latte alayım. Savaş?"dedi Buğra. Demek ismi Savaş. Neyse banane bundan." Aynısı olsun bir limonata." dedi soğukkanlılıkla. Sesi gıcırtılı çıkmıştı belki de sesi böyleydi. Buğra bana bir şeyler söylemek için yeltentiğinde. "Sera?" dedi Burcu. Burcu neden buradaydı ki ? Ahh tabii ya Savaşla buluşmak içindi. Ona yalan söylemiştim kıtır kıtır doğrayayacak beni. Sakince masaya geldi ve oturdu. "Köpeğim hastalandı demiştin." dedi. Hemen kıvırırak "Çok önemli bir şeyi yok Berk iyi olduğunu söyledi." dedim kestirip atarak Öyle bir bakmıştı ki "Seninle görüşüceğiz."bakışıydı bu. Ve ben bittim. Helvamı hazırlayın.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİFACI
Misterio / SuspensoSeranın hayatı sarmaşıklarla doluydu. Her gün aynı korku içinde sürdüyordu hayatını. Yeni yılla da normal bir hayat umut etmişti. Ama annesinin ondan gizlediklerini öğrenince hayatı eskiden istemediği hayatı gibi bile olmayacaktı.