Mahvettim.
Sonunda kendimi kanıtlamak için fırsatım oldu ama ben hep hayalini kurduğum ve uykusuz gecelerimin sebebi olan sahada, olabilecek en kötü 45 dakikayı geçiriyorum. Daha doğrusu ilk 20 dakika benim için gayet güzel geçti. Kenan ile çok uzun zamandır beraber oynamanızın meyvelerini bir güzel topluyor, Jude abi ile de beraber sağ kanadı Kerem abilerin takıma dar ediyorduk.
Her şey güzeldi.
Kendime az da olsa yükselen güvenim, Jude abinin boş kale önünde, Vini yerine bana attığı pası rüyalarımı avlayacak bir acemilikle direğe çarptırmamla paramparça olana kadar. Çok heyecanlanmıştım. Vurmam mı yoksa artık açıkta Jude abiye geri atmam mı gerektiği konusunda karar vermeye çalışırken, Merih abinin koşusunu görünce panikle ters ayağımla gelişine vurmuştum ve olabilecek en kötü şey olmuştu.
Jude abinin yorgun ama gülümseyen yüzünün "yok artık" ifadesine bürünmesini, Altay abinin topla alakasız bir yere atlayışını, topun sağ direğe çarpmasını ağır çekimde izledim. Kerem abinin gülerek "Ulan Altay kaleyi önce Allah'a sonra yine Allah'a emanet etmiştim..." ile başlayan cümlesi ve gülüşmeler dostça gibi gözüküyordu, öyleydi belki de, bilmiyorum.
Vini abinin Jude'a yönelik hayıflanma ve 'ben ne diye buradayım' teması içeren oldukça yüksek sesle okuduğu nazik şiirini duyduğumda ensemi utançla kaşıyarak yerime doğru adımladım. Jude abinin ölüm vadeden bakışlarını sırtımda hissedebiliyorum. Haklıydı, kim olsa delirirdi. O şutta neredeyse kalenin dibindeydim, kaçırmamın imkanı yok sanıyordum. Benim yüzümden mutant maymundan tonla da laf yemişti üstelik. Neyse ki maç bitene kadar Jude abi ile göz göze gelmemeye dikkat ederek 45 dakikayı bitirdim.
Hakan abinin düdüğü çalmaması için dua ettim, ama bugün her şey bana karşı gibi, daha duam bitmeden düdük sesi kulaklarımı doldurdu. Vini abi sağolsun, takımımıza bir skor kazandırmıştı ama hala bir skor gerideydik. Hayal kırıklığı ile arkamı döndüm fakat Jude abinin eli koluma kenetlenip tek kelime etmeden beni sahanın dışına apar topar sürüklemeden önce nefesimi tutmam ve konuşmam için sadece bir kaç saniyem oldu.
"Jude abi-"
"Abini sikeyim Arda. Yürü."
Ses tonu zehirli ve etrafındaki hava öfkeyle doluydu, korkunun midemde birikmeye başladığını hissediyorum. Maç başlamadan önce, belki de bana öyle geliyor, sahaya varmamız dakikalarca süren soyunma odasına, şimdi birkaç saniye içinde gelecek kadar hızlı şekilde vardık. Jude abi soyunma odasının kapısını öfkeden titreyen elleri yüzünden anahtarı yerine yerleştirmekte zorlansa da açtı ve beni adeta iterek içeri soktu.
Ben daha ne olduğunu anlayamadan Jude abi kapıyı yüksek sesle çarptı ve bakışlarından alev saçarken karşıma geçti. "O neydi öyle?" Sesi olabildiğince sakin ama keskin çıktı, yükselmemeye çalışırken kendisini güçlükle dizginliyor ve ondan dalga dalga yayılan öfkeyi hissedebiliyorum.
Ağzımı açtım, ama sözcükler arasında bocalıyorum. "Ben..." diye geveleyebildim zar zor, ama devamı gelmedi. Jude abiyle daha hepi topu iki kelime alışverişinde bulunsak da onun kaybetmekten nefret ettiğini tüm okul biliyordu. "Farklı bir şey yapabileceğimi düşündüm, ben-"
"Düşündün mü?" Jude abi sözümü kesti, beni omuzlarından tutup dolaplara doğru iteklerken sesi git gide yükseldi. Soğuk metal sırtıma değdi ve titrek bir nefes alarak gözlerini kocaman açıp Jude abiye bakmaktan başka bir tepki veremedim.
"Açık bir şut şansın vardı ve sen tereddüt ettin. Vini benden pas beklerken, ben yapabileceğine emin olduğum için seni seçtim. Ama sen... Sen tereddüt ettin," dedi sıcak nefesi yüzümü okşarken. Burnu, neredeyse benimkine değiyordu. Çok yakındı, sinirle karışık yorgunlukla verdiği hızlı nefeslerden bugün naneli sakız çiğnediği gibi gereksiz bir bilgiyi algılayabileceğim kadar yakın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5:15 | bxb
FanfictionJude Bellingham x Arda Güler iki gençlik mutlu bir hatıra bir şehri ilk kez görür gibi saklayacak bir mezar var mı beni? highschool au - bellard