Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
kim olduğumu bilmiyorum, seninle veya seninle değilken.
Soobin:
Babamın dükkanından çıktığımda öğleden sonra beşi gösteriyordu saat. Senenin sonuna doğru, kar hafif hafif yağarken kestane rengi saçlarımın üzerine düşüyorlardı. Üşüyordum aslında. Beyaz bir kazak, mavi bir kotla ince giyinmiştim. Ama birazdan annemin istediği tatlıyı almak için bir pastaneye girdiğimde yolda içmek için sıcak bir kahve almayı düşünüyordum. Ev yakındaydı.
Akşam gelecek olan misafirlere limonlu turta almak için Meyus'un en güzel pastanesine doğru yürürken kulaklığımın kablosundan sesler düzgün çıkmıyordu. Şarkı gidip geliyordu, kulaklığım bozulmak üzereyken ben umursamadan yürüyordum.
Soğuktan kızarmış ellerimi birbirine sürterken ayağımla pastanenin ağır kapısını ittirerek kendimi içeri attım. Parmak uçlarım soğumuştu. İçerideki ısı tüm vücudumu anında gevşetti, nefesimi seslice verdim camın arkasında dizili olan tatlılara bakarken. Oyalanmak istemiyordum. Kasa arkasında duran genç kıza küçük limonlu turtalardan on beş tane istediğimi söylediğimde paket yapmaya koyuldu beklemeden.
İçeride pek bir kalabalık yoktu. Cam kenarındaki masalarda oturan çiftler sohbet ediyordu. Üst kata çıkan merdiven arkasındaki masaya gözlerim kaydı etrafa bakarken. Gördüğüm iki yüz bana yabancı gelmedi, emin olmak için gözlerimi kısarak birkaç adım attım ileri doğru. O sırada pastanenin içinde kısık sesli bir şarkı çalıyordu.
İkisinin de yüzünü yandan görüyordum. Oturdukları masa buraya o şekilde bakıyordu. Kız, Kang Taehyun'un kız kardeşiydi. İsmini hatırlayamamıştım. Kendisiyle hiç yüz yüze de tanışmamıştık ama Beomgyu konusu açıldığında telefonundan birkaç resmini göstermişti. Bu yüzden kızı seçebildim. Karşısında oturan çocuk ise zaten fazlasıyla tanıdıktı. Şerefsiz Yeonjun, en yakın arkadaşının kardeşiyle mi flört ediyordu?
Turtaları pakete konulduğunda karton poşeti elime alıp kasaya en yakın boş masalardan birinin üzerine bıraktım. Elbette gidip bir selam vermeliydim değil mi? Turtalarımı hazırlayan kıza sütlü sıcak herhangi bir kahve siparişi de verdikten sonra sırıtarak masalarına doğru adımladım. Ellerim pantolonumun arka cebindeydi.
"Kimleri görüyorum? Naber Yeonjun?"
Yeonjun'un sanki bir konuda suç üstü yakalanmış gibi görünen bu yüz ifadesi benim içten içe keyfimi yerine getirirken, kaşlarını çatmaya başlamasıyla bakışlarım karşısında oturan kıza döndü. "Selam." dedim gülümseyerek. "Taehyun'un kardeşiydin değil mi?"
"Evet, ben Bae."
"Soobin." Yeonjun kızın sözünü kesti, sert çıkan sesi ve söylemeye çalıştığı şeyi tek kelimeyle anlatması, bir şeyler karıştırdığını gösteriyordu.