Gece ve gündüz bir ışık dolaşırdı etrafımda, hep ışığa baktığımdan olsa gerek; gölgemi göremedim. Gölgemin karanlığı, ışığımın parlaklığından daha fazlaymış. Gördüm, üzüldüm.
Ağladım yalan değil. Kolay değil, kolay da olmayacak. Garibin elindeki tek şey umut ve sevgi; paylaşabildiği de bu.
Hani hiç geçmeyecekmiş gibi bir sıkıntı oturur ya göğüs kafesinin üzerin. Biliyordum bu günün geleceğini, biliyordum sonunda ışığın söneceğini ama yine de hazır değilmişim karanlığa; hazır değilmişim bu boşluğa.
"Mutlu da olduk be" diyerek kendini kandırmaya çalışıyor insan; başaramayacağını bilse de. Bazı yaralar var, acısını bile hissetmezsin; bazılarında acıdan kendini hissetmezsin. Ben hissizleştim! Ne yaramı hissediyorum, ne kendimi.
Her şey kazanılır. Elinle tutabildiğin, gözünle görebildiğin her şey kazanılır. Kazandığımız da oldu, kaybettiğimiz de ... Bir defada cebimizdekinin tümünü harcadığımız oldu ama gönlümüzün içindekini harcamadık. Hep biriktirdik... Atalarımızın sözlerinin ardından gittik, damlaya damlaya göl yapmaya çalıştık sevgimizden; buhar olduk !
Bazı kelimeler var, insana tokat gibi gelir. Tokat olsa, o kadar kızartmaz yüzünü; o kadar utandırmaz; o kadar yerin dibine sokmaz. Hele ki telefonunda " AŞK " diye kayıtlı birisi çıkıp patlatırsa sümsüğü burnunun üstüne, adam kolay kolay yerinden kalkamaz !
Gitseydin, bir gün gitmeyi zaten koymuşsun kafana da... hiç olmazsa kırıp dökmeden; aşka, sevgiye, insanlara olan inancımdan bir parça da sen koparmadan gitseydin. Bıraksaydın ben yine saf köylü çocuğu kalsaydım, sevgiyi hala o kadar saf sansaydım, hala aşk için yaşayan insanlar olduğuna inansaydım, varlığımızın sebebini sorgularken hala " sevmek " diyebilseydim...
Keşke gitmeseydin demiyorum ve hiç bir zaman demiycem.
Keşke böyle gitmeseydin !
Kahır terazisinde ağırlığın büyük
Bu ırgat gönül için az değil bu yük