Sarmayı pişmesi için ocağa koymuş, salonda oturuyorduk. Jude abinin tatma duyusu biraz şaibeli olduğu için sarma pişene kadar kalacaktım mecbur. Pes atmayı teklif ettiğinde havada kaptım bu teklifi. Jude abi, çok sık oynadığını düşünmemi sağlayan kendini beğenmiş bir gülüşle konsolu ayarlarken ben de güldüm. Bebeklikten beri Kenan ve Semih'i tokatladığımı bilmiyor tabii.
Jude abilerin kanepesi korkunç derecede rahattı, muhtemelen bu konforun bedeli de oldukça tuzluydu. Jude abi "Kaç açayım?" dediğinde arkama yaslanarak "13'den başka oynayanın arka kapı gıcırdıyordur." dedim gülerek. Jude abi, gülüşümü solduracak kadar duraklar gibi oldu Pes17 açarken.
Bana döndüğünde beni baştan aşağıya süzüp küçümseyici diyebileceğim bir bakış attı. Oyunun giriş müziğinin tanıdık sesi odayı doldurduğunda dikkatimi ekrana verdim. Kollardan rastgele birini de alıp arkama yaslandım keyifle.
"Abi kaybedince ağlama ama?" dedim, sesim biraz kendinden emin çıkmış olabilir. Kumandayı ellerim arasına sıkıştırdım ve koltuğa kendimi iyice bıraktım, çünkü Jude abinin tepkisine değil de topa odaklanmam lazımdı. Profesyonellik desen bende.
"Konuşma oyna."
Jude abi beni taklit ederek geriye yaslandı. İlk maç hızlı bitti, çok hızlı. Her numarayı, her açıyı ezberlemiştim neredeyse ve oyun bittiğinde, ekranın benim tarafımdaki kısmında ki skor rencide ediciydi.
Kaleciyi en olmadık yerde şaşırtıp topu ağlarla buluşturmayı Kenan sayesinde reflekslerime eklemiştim. "5-0," dedim, sanki benim için oldukça sıradanmış gibi havalı görünmeye çalışarak.
Jude abi sadece içimi ısıtacak bir şekilde güldü ve başını salladı. "Isınma turuydu oğlum şımarma hemen."
"Şımarmıyorum ki abi. Skill issue."
Söylerken fark ettim ki düşündüğümden daha alaycı tonda çıktı sesim. Ama laf ağızdan çıktı bir kere, ben de bozuntuya vermeyerek rol kestim.
Jude abi gözünü devirdi, oyunu yeniden başlatırken sinir bozacak kadar sakin bir şekilde "He aynen." dedi.
Benim tamamen ezdiğim tur daha oynadık, ondan iyi olduğum bir şeyi bulmanın sevinciyle keyifle gülüyorum. Jude düşündüğüm kadar rekabetçi değildi; sayı yaptığımda dramatik bir şekilde sessiz çığlıklar atsa da kaybetmeyi umursuyor gibi görünmüyor, hatta eğleniyor gibi bile diyebilirim çünkü o da kaybettiğinde gülüyordu.
Ben bir gol daha atıp skoru 9-0 yaptıktan sonra "Baya iyisin he." diye mırıldandı.
"Çok oynadım ben," diye itiraf ettim, oyunun heyecanı ile ne ara girdiğimi bilmediğim C şeklindeki pozisyonumu düzeltirken. "Semih ve Kenan'la küçüklükten beri oynarız."
"Semih ve Kenan'la çok yakınsın," dedi, sesi rahattı, ama sanki -paranoya değilse- sorguluyormuş gibi de geldi. Daha kurduğu cümleye tepki veremeden, sanki aniden bir şey hatırlamış gibi dudaklarından bir 'hıh' döküldü ve evin sahibi olmanın konforunu hatırlamış gibi koltuğa resmen uzanarak bacaklarını benimkilerin üzerine uzattı.
Yarım saniye kadar donakaldım. Dişlerimi kendime söylediğim 'dayan Arda' motivasyonlarıyla sıkarken, kumandayı da kavrayışım da sıkılaştı. Yavşak herif, neredeyse yine dokunmaması gereken yerlere dokunuyordu.
Göz ucuyla Jude'a baktım; vücudunda ne rahatsız olduğunu gösterecek bir ifade vardı ne de yaptığının farkında olduğunu gösterecek bir tavır... Sanki neredeyse üstüme çıkıyor olması oldukça doğal bir şeydi.
"Rahat mı ya abi böyle?"
"Çok," diye cevap verdi keyifli bir ses tonuyla.
Önemli bir şey değil bu tabii. Erkekler her zaman birbirlerine yaslanır, değil mi? Normal. Tamamen normal. Semih ve Kenan ile daha çok temas ettiğimiz şekillere bürünüyorduk ama hiç umrumda olmamıştı. Neden Jude abi ile garip olsun ki?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
5:15 | jude'arda
FanfictionJude Bellingham x Arda Güler iki gençlik mutlu bir hatıra bir şehri ilk kez görür gibi saklayacak bir mezar var mı beni? highschool au - bellard