Yatağıma uzanmış, telefon elimdeydi. Yanaklarım çok fazla gülümsemekten acımaya başlamıştı. Tekrardan yorganımı tekmeledim ve heyecandan ucube sesleri çıkararak yastığımı ısırdım. Kenan, bana yine o "malsın" bakışını atsa da şuan o kadar umrumda değildi ki.
Jude ile sınıfta konuşurken bana Instagram'ını vermişti. Okul bittiğinde direkt olarak Semih ve Kenan tarafından bizim eve sürüklendiğim için geç görmüştüm ama sadece bir kaç saat önce profil duvarımı fullemiş. Her paylaşımımı itina ile beğenmiş, hem de hepsini. Yıllar önce Retrica zamanlarında paylaştığım çok eski olan fetüs halimi bile...
2016 yılına kadar olan tüm gönderilerimi tek tek onun gözüyle incelerken "Ben diyorum," diye tekrar başladım, sesimde büyüyen heyecanı zar zor zapt edebiliyorum. "Beni gerçekten sevmiyorsa neden hepsine like atsın? Olm bakmayın lan öyle. O anlamda değil, iyi anlaşıyoruz diye."
Masamın üstüne bacaklarını uzatıp oturan Semih, gözlerini öyle bir devirdi ki öyle kalacaklarını sandım.
"Vay be Arda, insta postlarını beğenmiş demek ya. Aşık kesin. Barış da duş aldıktan sonra bana boydan foto atıyor falan işte."
Fotoğrafları kaydırmanın ortasında donup kaldım, neredeyse telefonumu düşürüyordum.
"Ne?"
"Evet," dedi sanki hiç görmemiş gibi Alex de Souza dergimi yüzüncü kez karıştırırken. "Hep atıyor. Sürekli 'Semih'im banyoya yılan balığı girmiş bak' ya da 'Dalgayı dalgayla buluşturuyom bak' diye atıyor. Normal şeyler olm bunlar."
"Normal mi?"
Normal kelimesini öğrendiğim gecenin sabahını sikeyim. Beynim kısa devre yaptı.
Ben daha buna doğru düzgün tepki veremeden Kenan, dönen sandalyeyi sonunda durdurup, beni mümkünmüş gibi daha da şok edecek sözleri tükürdü.
"O ne ki? Jobe geçen gün bana, yeni aldığı çamaşırları üstünde deneyip fotoğraf gönderdi. Nörvüz etti beni."
"Nervös mü diyo'sun, nervous mu karar ver Keno."
"Semih dur la. Neyiniz var olm sizin, iyi misiniz?"
Sesim olması gerekenden yüksek çıktığında panikle kapıya baktım, neyse ki sesi duyup da annem spawn olmamıştı. Bir kaç gündür en yakın arkadaşlarımı o kadar salmışım ki haberim olmadan altmış yaş üstü dayı tacizine maruz kalmışlar, hemde yakından tanıdığımız insanlar tarafından.
"Asıl sen iyi misin?" diye çıkıştı Semih tek ayağı ile Kenan'ın dönme özelliğini sömürdüğü sandalyeyi durdururken.
"Bir haftadır 'Jude, Jude' başka bir bok çıkmıyor ağzından. Jude'un altında kal inşallah."
"Şey-" Sağlam bir cevabım olmadığını fark ederek bir kaç saniye duraksadım. Kenan bana çaktırmadığını düşünerek Semih'in söylediğine hızlı bir 'amin' yaptı.
"Jude... abi iyi davranıyor diye diyorum."
"İyi?" Kenan kaşlarını kaldırarak yineledi. "Evine gidip yemek yapıyon, pes atıyonuz, boş sınıfta elleşiyonuz. Orospuluğun yeni adı da iyi davranmak olmuş."
"Öyle bi şey yok!"
Yapmam gerektiği gibi itiraz ettim, tamam yakın oturuyor olabilirdik ama elleşmek denmez buna, yalnızca yüzümü seviyordu.
Yüzümü seviyordu...
Anısı hala taze, yanaklarımı yaktı. Daha rahat tartışabilmek için yatakta oturur pozisyona girdim."Ya, yakın arkadaş olmaya çalışıyoruz, ne olmuş?"
"Arkadaş?" diye tekrarladı Semih yavaşça, sanki kelimenin tadına bakıyormuş gibi. "Böyle bir şey olur mu abi ya, niye bu çocuk senle hep tek kalıyor? On yıldır arkadaşız Arda, bizle öyle oturmuyo'sun. Miyavlıyon olm adama resmen. Dümenden arkadaş muhabbeti yapıyor bize ya."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
5:15 | jude'arda
FanfictionJude Bellingham x Arda Güler iki gençlik mutlu bir hatıra bir şehri ilk kez görür gibi saklayacak bir mezar var mı beni? highschool au - bellard