2. Damla - Tekrar

114 14 2
                                    

"Ben aslında bir kere öldüm çok güzeldi."

°°°

~İYİ OKUMALAR~

Duyduğum sesle birlikte arkamı döndüm ve gözlerimiz kesişince Bende onun ismini mırıldandım.

"Yağmur." Adı bile karnımda kasılmalara yol açıyordu. Gözlerindeki şaşkınlıkla birkaç adımda yanıma ulaştı ve

"Selam" dedi

"Selam."

"Nasılsın?'

"İyiyim sanırım. Sen nasılsın?"

"Teşekkür ederim Bende iyiyim." Birkaç saniye birbirimizin gözlerine bakınca öksürdü ve

"Yanlış anlamazsan sana birşey sormak istiyorum?" Dedi. Başımı tamam anlamında salladım.

"Peki o hâlde. Birbirimizi tanımak amacıyla birşeyler içmek ister misin?"

"Tabii isterim. Ne zaman?"

"Bugün okul çıkışından bir saat sonra şu ilerideki parkta buluşalım?" Dedi soru sorarcasına. Böyle konuşurken okula doğru ilerlemeye başlamıştık.

"Olur. O zaman okul çıkışından bir saat sonra?"

"Tamam." Zaten birkaç cümlede okulun önüne gelmiştik bile. Okulun kapısından içeriye girmeden önce birbirimize bakıp aynı anda 'Görüşürüz o zaman." Dedikten sonra okulda ayrıldık. Tebessümle birbirimizden ayrıldıktan sonra o arkadaşlarının yanına ilerlerken arkadaş grubundan aynı anda sesler yükseldi

"Oo kardeşim."

"Ee bi basket maçına var mısın? Bu sefer kesin yenileceksin."

"Nasılsın ya? İki gündür görüşmüyoruz. Özlettin kendini."

Ben kendi kendime tebessüm ederken sınıfıma doğru ilerledim. En arka cam kenarına oturduğumdan birkaç dakika sonra ders zili çaldı. Her zamanki gibi öğretmenler zili çalmadan önce gelen geometri hocamız Aysun Hanım -kendisine böyle hitap edilmesini istemişti- girdi sınıfa ve hemen anlatmaya başladı. Anlattığı konudan bir soru sordu ve beni kaldırdı. Neden bilmem ama takıktı bu hoca bana. Oturduğum yerden kalkıp tahtaya yazılı olan soruyu çözdüğümde hocanın küçümseyici bakışları arasından sıyrılıp cam kenarı sırama geri oturdum. Hoca anlatmaya devam ederken bende ne kadar istemesemde dinlemeye devam ettim.

***

Okul çıkışı, dolu bir saatim olduğu için yavaş adımlarla eve doğru ilerledim. Nedense bugün yürümek istemiştim. Nasılsa yürüyerek eve gitmem on beş dakikamı alıyordu. Geriye kalan kırk dört dakikam ise giyinmeme ve birazcık kitap okumaya yeterdi sanırım.

Uzaktan evim gözükünce, birşey unuttuğumu fark ettim. Ben. Eve. Gelene. Kadar. Hiç. Müzik. Dinlememiştim! Bu tek seferlik unutkanlık olduğu için - bir daha unutacağımı sanmıyorum çünkü.- göz ardı ettim. Evden içeri girdiğimde sessizliğe dayanamadığım için televizyondan şarkı kanalı açtım ve koridorun sonundaki odama girip dolabımın kapaklarını açıp içinden dar siyah pantolon ve beyaz üstüne siyah 'I can't stop failing in love with you' yazan t-shirtümü çıkardım ve okul formalarımdan kurtulup seri bir şekilde üstüme geçirdim. Ve yine aynı şekilde dalgalı saçlarımı taradım ve açık bıraktım. Yüzümde istemsizce oluşmuş sırıtmamı engelleyemeden okul çantamdan romanımı alıp yatağımın üstüne yayıldım. Bu kitabı kaçıncı okuyuşumdu bilmiyorum ama benim en sevdiğim kitap olduğu için tekrar tekrar okumuştum. Kaldığım sayfadan itibaren okumaya başladım. Arada sırada saate bakmaya devam ettiğim için evden çıkma zamanının geldiğini gördüm ve ceplerime telefonumu, kulaklığımı, paramı ve evin anahtarını koydum. Evin kapısını açmışken son kez birşey unuttum mu diye evde gözümü gezdirdim ve televizyonu kapatmadığı fark ettim. Hızlıca kumandayı elime alıp kapattım. Tekrar evden çıktığımda kulağıma kulaklığımı takıp şarkı açtım ve telefonu arka cebime koydum. Yürürken ellerimin boşta olmasını sevmediğimden cebime koydum ve hızlı hareketlerle buluşacağımız yere doğru ilerlemeye başladım. Kısa bir zaman sonra parka ulaştığımda etrafta bir göz gezdirdim ve Yağmur'un oturduğu bank'ı gördüğümde şarkıyı kapatıp, kulağımdan kulaklığımı çıkarıp bank'a doğru adımlamaya başladım.

İstanbul'a Yağmur Yağsa -ASKIDA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin